İtalya’da G20 toplantısı yapıldı. Biz de çağrıldık. Ekonomide ilk 20’de miyiz, orası belli değil. Yokuş aşağı gidiyoruz. Dünya ekonomisinde ilk 7’ye girip G7’ler arasında yer alma hedefimizi, son 7 yılda G20’nin alt sırasına kadar düşürdük. Aslında sıralamada 21’inci de olsak, Türkiye’nin varlığına alışan G20 üyeleri bizi Roma’ya çağırdı.
G20 Panosunun altında bir beyaz masanın iki tarafına oturan devlet başkanları birbirleri ile görüşürken toplumlarına mesaj verdi. Kalabalık ortamlarda Joe Biden’in Erdoğan’ı işaret ettiği bir fotoğrafı, yerli ve milli basınımız “Biden bile, işte dünya lideri Erdoğan diyor” diye gündemine aldı. Masada karşılıklı görüşmede ise Joe Biden F35’ler yerine F16 alma konusunun zaman alacağını ve zor olduğunu söyledi. Herhalde başka şeyler de konuşuldu ki, Erdoğan Glaskow’a iklim zirvesine gitmekten vazgeçti, Türkiye’ye döndü.
Uluslararası ilişkilerde küsmek olmaz. ABD Büyükelçimizin Joe Biden’e güven mektubunu bir aydan fazla bir süredir veremediği ve sonunda bir dışişleri memuruna bir restoranda verdiği basında yer aldı. İki yıl önce de ABD’nin Ankara’ya atanan büyükelçisi David Satterfield güven mektubunu Erdoğan’a bir ay sunamamıştı. Sonunda randevu verildi, güven mektubu Erdoğan’a sunuldu ve büyükelçi resmen göreve başladı.
Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Murat Mercan ise Joe Biden’e mektubu sunamadı. Onun yerine Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Avrupa ve Orta Doğu Sorumlusu Amanda Sloat’a mektubu bir restoranda teslim etti ve göreve başladı.
Diplomasinin incelikleri var. Mesaj vermek kadar, mesaj almayı bilmek gerek. Her zaman “akıllı ol” diye mektup almazsınız. Bu tür incelikleri takip etmelisiniz.
Joe Biden seçildiği zaman Türkiye kendisini kutlamakta biraz beklemişti. Kılıçdaroğlu 7 Kasım’da seçimi kazanan başkanı kutlarken, Erdoğan kutlama için10 Kasım 2020’ye kadar beklemişti..
Derken Erdoğan’ın Aralık 2020’de göreve atadığı Murat Mercan, 15 Mart 2021’e kadar Joe Biden’den randevu bekledi. Biden ise Erdoğan’la 23 Nisan’a kadar telefonla görüşmedi. Oysa önceki başkan Trump döneminde, Erdoğan-Trump telefon görüşmesi haftada bir medyada yer alıyordu. Biden, Erdoğan’ın tebrik telefonuna yanıt vermediği gibi, birdenbire 23 Nisan’da kendisini aramış ve soykırımı onaylayacağını söylemişti. Başka neler söylendi orasını bilemiyoruz.
Daha sonra Erdoğan ve Joe Biden görüşmesi şu toplantıda yapılacak, bu toplantıda yapılacak derken, hiçbir toplantı için görüşme teyidi yapılmadı. Bu Roma’daki G20 toplantısı için de geçerliydi ve görüşmenin Glaskow’da iklim konferansında yapılacağı haberlerde yer alıyordu. Ne oldu da G20 toplantısında, Roma’da bu görüşme yapıldı, bilemeyiz. Tabii ki erken görüşme yapılması olumlu. Ancak basına bizimkilerin verdiği haberler hep aynı türden: Üzüntülerimizi söyledik, Suriye’ye gerektiğinde gireriz, F35 paramızı vermezsen F16 ver dedik gibi sözler. Joe Biden’in söylediği ise net: “Kısa sürede F16’larda netice alamayabiliriz.”
Bunu aktaran da Roma dönüşünde yanındaki gazetecilerin sorularını yanıtlayan bizzat AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan. Başka konular da konuşulmuştur mutlaka, ancak F16’lar konusunda Erdoğan böyle diyorsa, durum daha da zor demektir.
Bu kez mesaj alınmış, moral bozulmuştur.
ABD Temsilciler meclisindeki Cumhuriyetçi ve Demokrat milletvekilleri olayı çok yakından izliyor ve tepki veriyor: “Batı ile köklenmiş bir Türkiye isteğini paylaşıyoruz fakat eğer Erdoğan hükümeti ABD yasalarını ihlal eder ve NATO ittifakı standartlarından kaçarsa bunu başaramayız” diye Joe Biden’e mektup yazıyorlar.
Bu ne demek? Erdoğan hükümetine ABD yasalarını ihlal etme olanağını vermek, NATO standartlarından kaçınmak… Temsilciler Meclisindeki parti temsilcilerinin ortak mektubu gibi algılanırsa, sanki ortada anonim bir hareket var gibi.
Yurt içinde asarım, keserim, gençliğimiz karada havada uçar tutar demek kolay. Yurt dışında ise durum kritik.