Şimdi emekçiye, emeklilere maaş değil sosyal yardım parası veriliyor. Emekliye, esnafa, memura sen enayisin deniyor. 

Benim babam esnaftı.
Annem çalışmıyordu ama arada babama yardım ederdi.
Bir arkadaş grupları vardı. Gruptaki diğer aileler de ya esnaf ya da devlet memuruydu.
Bu grup her cumartesi birinin evinde toplanırdı.
Arkadaşlık kavramının anlamı ben çocukken bilinçaltıma belki de onlar sayesinde koyu harflerle kazınmıştı.

***

Tatillere beraber çıkılırdı.
Her ailenin bir arabası vardı, evi vardı.
Emekli olan emekli ikramiyesi ile bir ev daha alırdı.
Emekli olmak demek artık maddi manevi anlamda feraha ermek demekti.
Paranın, emeğin bir değeri vardı.
Dışarıda yemek yemek bir lüks sayılmazdı.
Tatile çıkmak hayal değildi.
Her yaz mutlaka ya Bodrum ya Marmaris’e gidilirdi.
O kadar iyi hatırlıyorum ki…Otoyollar henüz yok… Yol uzun. O uzun yolun sonunda tepeden denizin göründüğü bir an olurdu.
Ne mutluluk!
Pansiyonlarda kalırdık. 
Gündüz kiralık bir tirhandille o zamanlar bakir olan koylar gezilir akşam da deniz kenarında mütevazı bir restoranda kahkaha neşe mezeli yemekler yenilirdi.
Benim için hala tatil demek o beyaz çarşaflı, kireç boyalı, begonvilli pansiyonlar, tirhandilin pancar motor sesi…

***

Şimdi emekçiye, emeklilere maaş değil sosyal yardım parası veriliyor.
Emekliye, esnafa, memura sen enayisin deniyor. 
Yıllarca senden çatır çatır vergiyi kestik şimdi seni bir kuru ekmeğe muhtaç ettik.
Senin eğlenmeye hakkın yok.
Dışarıda yiyip içmeye hakkın yok. Tatile çıkmaya hakkın yok.
Evde otur kuru ekmeğini kemir ölmeyi bekle…

***

Bordrolu çalışan mısın senin neyine şehir merkezinde bir evde oturmak?
Şehre uzak küf kokulu bir dairenin kirasını anca vereceksin.
Sosyal yaşamla ilgin olmayacak dışarıda yiyip içmeyeceksin.
Markette hangi makarna daha ucuza satılıyor onları kovalayacaksın.
Yemeğini kaliteli yağ ile pişirmeyeceksin kaliteli peynir yemeyeceksin.

***

Genç misin? Arkadaşlarınla dışarıda vakit geçirmeyeceksin.
Bir kafede oturmayacaksın.
Tatili hayallerinde göreceksin. Sevdiğin kıza bir yemek ısmarlayamayacaksın.
Seninle ilgili her türlü kararı verenler içki içmiyor sen de içmeyeceksin.
İçiyorsan kürekle vergi vereceksin. Sigarayı da sevmiyor sen de içmeyeceksin.
İçeceksen bir kürek vergi daha… Eğlence yerleri belli bir saate kadar açık kalacak çünkü ben eğlenmeyi bilmiyorum sen de unutacaksın.

***

Henüz Çeşme’ye taşınmadan önce, Alsancak’ta otururken hem evime yakın olduğu için hem mekânı ama en önemlisi sahibi canım arkadaşımı çok sevdiğim için sürekli gittiğim bir balıkçı vardı.
Bir gün bana şey demişti; babam iflas ettiğinde annem yıllarca peynir yemedi, çünkü artık onun alıştığı peynirciden onun sevdiği peyniri alacak paramız yoktu... Ve annem dedi ki onu yemiyorsam hiç yemem…
Biraz abartı gelmişti ama hiç unutmuyorum bu hüzünlü hikâyeyi.
Şimdi neredeyse benim de başıma geldi bu peynir mevzusu… En sevdiğim şey bir deniz kenarında bir balıkçıda iki duble rakı parlatmak.
Artık onu yapamıyorum. Ha yapmak istersem tabii yaparım ama o zaman işte en sevdiğim peynirciden en sevdiğim peyniri alamam.
Bak bu tercihi yapmak zorunda olmak bir rezillik.
Sonra neden hepimiz mutsuzuz neden toparlayamıyoruz!
Size bir şey söyleyeyim mi böyle bir ülkede, gördüğümüzden alıştığımızdan ayrıldık ya…
İnan bana yine de iyi dayanıyoruz.
Ama bu alım gücünün, sabrın sonuna gelinirse olacaklardan çok korkuyorum.

***

Yanardağ lav kusuyor… Patlamasın!