Sadece öykü yazan onu da kendine kadar yazan biri olarak köşe yazımı yazarken, ne yazacağım diye üzerine çok düşünüp her hafta bir konu bulamayacağıma ikna olup, köşemin adını unutulanlar diye düşündüm.
Köşe ismi konusunda hala aynı fikirde olsam da unutma konusu üzerine derin düşünceler içinde önce astım kendimi sonra ipten aldım. Bu kadar hızlı, alenen, nefes almaya bile zaman bırakmayan bir ülkede yaşıyorsan ister istemez ya sosyal medyada daha çok yer edinen bir olaya ya da bir milli maça kurban gidiyor tüm acı hikayeler.
Eski unuttuklarımızdan başlarım diye düşündüğüm yolda, yeni unutulmaması gereken olayları saygı ile selamlıyorum. Bir hafta önce tek tek not aldığım konuların üstünü bir bir karaladım. Not almamın üzerinden sadece beş gün geçti. Hakimlik Sınavı’nda 93 puanla Türkiye 2’ncisi olan "depremzede"(neden bunu belirtmek zorundalar mesela? Depremzede olmasa durum normal mi yani?) Gökhan Kuşcuoğlu, yedi kişinin aynı anda alındığı mülakatta 3 dakikada elendi. Yaşanılan binbir türlü rezillik arasındaki Yerini yeni olaylara bırakıp, arkasını dönüp gitti bu yaşanılan da. Unutulanlar arasında yeni yerini aldı. O giderken yeni yaşananlara ağzı açık bakakaldık. Bu kadar da olmaz dediğimiz her şeyin bir üstünü yaşarken can çekişerek direnmeye devam edeceğiz ne yazık ki.
"Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın." Diyor Albert Camus…
Bu hafta İzmir’e yağmur yağacağını duyunca, az da olsa sıcaklığın azalacağını düşünüp mutlu olduk elbette, özellikle yaz yağmurunu seven biri olarak fazlasıyla memnun kaldım. İş çıkışı bastıran şiddetli yağmur beni vapurdayken yakaladı. Yüzmeyi bilmediğim için çok korktum, oğlumu aradım. Alsancak’ta inip otobüsle mi gelsem acaba diye konuştuk. O biraz konuşmasıyla rahatlatınca vazgeçtim inmekten. Karşıyaka’ya geçtim ve dinmesini bekledim.
Her zaman geçtiğim sokakta, benim insem mi acaba dediğim saatte İnanç ve Özge Ceren isimli iki genç akıma kapılıp öldü! İnsan düşünmeden edemiyor elbette, defalarca geçtiğimiz sokakta, İzmir’in göbeği denilebilecek bir yerde nasıl olur da, saçma sapan ihmalkarlıklar yüzünden insan hayatından olur. Ölümlerin verdiği derin acı bir tarafa, sosyal medyaya yayılan videolar insanın içinde binbir cinnete dönüşüyor. İster istemez ailesinin yerine koyuyor insan kendini. Nasıl bu kadar rezil, nasıl bu kadar acımasız toplum olduk diye kendinden başlıyor sorgulamaya.
Başka bir ülkede olsa, kendini sorumlu hisseden siyasi partiler, kurumlar, başkanlar aynı gün istifa eder ve üzüntüsünü dile getirirdi. Bizim ülkemizde ne yaşanırsa yaşansın istifa etmek bir yana dursun her kurum çıkıp suçun kendilerinde olmadığını söyleyip köşelerine çekildi, siyasiler ise pr çalışması gibi davranıp hız kesmeden ekipleriyle sokağa inip görüntü verdiler. Birçok olayda özellikle kadınlar olarak o kadar alışığız ki “o saatte orada ne işleri vardı” cümlesine, birbiri ardına gelen suç bizde değil açıklamaları neredeyse malum cümleyi kurarlar mı acaba diye ürkütmedi desem yalan olmaz.
2014 yılında Soma’da yaşanan maden faciasında 301 yurttaşın ölümüyle sonuçlanmasına rağmen Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanına 20 yıl, 5 sanığa da 15 yıl ceza verildi ve o gün de bugün olduğu gibi, denetlemeyen, izin veren, sorumlu olan hiçbir bakan, hiçbir siyasetçi ne sorumluluk hissetti, ne de başsağlığı dilemek dışında bir şey yaptı.
"Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın." Bu cümleyi sıklıkla kullanır birçoğumuz. Yaşadığım ülke de insanların nasıl öldüğüne bakınca insan hayatının, pahalı diye dert yandığımız su fiyatından ucuz olduğunu görmek insanı ister istemez umutsuzluk çıkmazına sokuyor. Tüm karamsarlığa rağmen yaşadığımız bu talihsiz olay unutulmasın ve tüm sorumlular cezalandırılsın diye umut ediyoruz. İnfial yaratan bu olayın olduğu günlerde depremde çadır satan Kızılay Eski Başkanı Kerem Kınık'ın kızı Zehra Kınık, otomobili ile 16 yaşındaki motosikletli genç Batın Barlas Çeki'ye çarparak öldürdü ve serbest bırakıldı. Unutulmasın, bir başka gündeme kurban gitmesin diye Bunun notu da burada dursun.
Sizler yaşananları okuyup, sindirmeye çalışın, Bizler haksızlıklar için bi ışıklarımızı açıp kapatıp geri döneceğiz…
Unutulmasını istemediğiniz acı, tatlı aklınızda kalan anları [email protected] adresine yazarsanız haftaya belki de sizin unutamadıklarınızla yolumuza devam ederiz….
UNUTULMAMASI GEREKEN YAŞAN(AMA)MIŞLIKLAR AMA UNUTULMUŞLAR KÖŞESİ…