İşçiler cehennem olarak adlandırıyorlar gemi söküm bölgesini. Çok da haklılar!
Çandarlı, Aliağa ve Nemrut Körfezlerinin dev tankerlerin, gemilerin liman olanaklarını sağlayabilir olmaları nedeni ile ağır sanayinin Aliağa’ya yerleştirilmesi uygun görüldü.
Hurdalardan demir çelik eldesi için de elektrikli ark ocakları bundan daha iyi yer bulamazdı. Demir çelik fabrikalarına hurda sağlamak üzere de Gemi Söküm Organize Sanayi Bölgesi 1974 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile kurulmuştur. Söküm sanayi, hali hazırda 1300 metrelik kıyı şeridinde 25 parselde faaliyet yürütmektedir.
Tarım, balıkçılık ve turizm faaliyetleri ile var olan Aliağa, artık ağır sanayi bölgesi olmuştu.
Teknik ve ekonomik ömrünü dolduran gemilerin söküm işlerinin yasa ve yönetmeliklere aykırı ve kuralsız, denetimsiz yapılıyor olması, gemi söküm bölgesini cehenneme çevirmiştir; doğrudur bu. Ya Aliağa? Aliağa da Türkiye’nin en yaşanamaz ve ekolojik yıkımın en yoğun olduğu bölgesidir.
Kanser ölümlerinin en çok olduğu yerleşim yeridir Aliağa. En çok kanser ilacı satılan ve tüketilen ilçedir. Hava, su, toprak kirliliği had aşamadadır Aliağa’da.
İşçi ölümlerine neredeyse alıştırılmıştır tüm ülkemiz gibi. Hem iktidarın egemenlerinin hem bürokratların bu ölümleri olağan karşıladıklarını bilmekteyiz:
“Ölüm madencilik mesleğinin kaderinde var.” Recep Tayyip Erdoğan- (2010 yılının mayıs ayında Zonguldak Karadon’da 30 madencinin ölümüne yol açan iş cinayetinin ardından.)
“Güzel öldüler!” Çalışma Bakanı Ömer Dinçer- (Zonguldak Karadon’da 30 madencinin ölümüne yol açan iş cinayetinin ardından verdiği demeç.)
“Kazalar bu işin fıtratında var. Dünyanın her yerinde benzeri kazalar oluyor. Madencilikte bu kazaları olağan karşılamak lazım.” Recep Tayyip Erdoğan- (Soma maden iş cinayeti sonrası.)
2012 İş Cinayetleri Almanağında verilen demeçlere bakar mısınız?
“Gemi inşa sektöründe senede 4 ila 5 ölüm doğaldır. Trafik kazaları ne zaman biterse, gemi inşa sanayinde de kazalar o zaman bitecektir.” Dönemin Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) Başkanı Murat Bayrak.
“Ölmeleri için değil, iş, aş için işe almıştık. Ancak ömürleri o kadarmış, vefat ettiler. Kasten öldürmüşüz gibi bir hava içine girildi.” - Dönemin Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) Başkanı Murat Bayrak- (Hayatını kaybeden tersane işçileriyle ilgili olarak yaptığı açıklama.)
“Yeraltında çalışıyoruz. Tedbirler alınmakla beraber zor bir iştir. Buna benzer olaylar yine de beklenebilir. Dünyada da böyledir. Normaldir.” Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım- (22 Haziran 2012’de metro inşaatında meydana gelen göçük sonrasında.)
“İşçi ölebileceğini bilmelidir.” Metin Kalkavan- (Tuzla’daki en büyük tersane olan Sedef Tersanesi’nin sahibidir. Tuzla’daki çalışma koşullarına dair eleştirilere karşılık olarak verdiği tepki.)
“Provokasyona gelmeyin, sektörü öldürmeyin.” Devlet Bakanı Zafer Çağlayan- (15 Temmuz 2010’da Tuzla-Torlak Tersanesi’nde gece mesaisi yapan işçi Nurettin Bingöl’ün emniyet kemeri olmadığı için düşerek hayatını kaybetmesinin ardından tersane açılışı için bölgeye geldiğinde yaptığı uyarı!)
Evet, işçilerin iş cinayetlerinde öldürülmeleri bu tür işlerin fıtratlarında var. Kader, işin doğası gereği, çalışmak yerine ölmeleri... Hani bunlar tamam da İranlı’dan yedi yüz bin liralık kol saatini rüşvet olarak alanın söylediği, bizi de öldürecek! Provokasyona gelmeyelim, işçiler ölürlerse ölsünler, yeter ki sektör ölmesin!
En son Aliağa’da Şimşekler Gemi Söküm’de çalışan Yıldırım Kipel, yakıt tankını sökerken yakıt üzerine döküldü ve yanarak öldü!
Şimşekler Gemi Söküm’den söz etmiştim daha önce. Hani şu Gemi Söküm Sanayicileri Derneği’nin eski başkanı olan Âdem Şimşek’in şirketi. Hani canım, Binali Ağabeysi Ulaştırma Bakanı olunca sabahlara kadar havaî fişekle Aliağa gökyüzünü aydınlatan kişi. Hani gün artık onların günüydü ya... Hâlâ mı hatırlamadınız? Ağabeysinin oğluyla Singapur’a yedi yıldızlı otelin kumarhanesine giden, kameralara yakalanan şahsiyet!
İşçiler, bu gemi sökümü patronlarından , “Yanma, yüksekten düşme, patlama ve zararlı kimyasallara maruz kalma tehlikesiyle kuralsız çalışıyoruz. Gemi söküm bizim için bir cehennem” diyerek, koruyucu malzeme istiyorlar. İnsanca yaşayabilecekleri ücret istiyorlar. Sendika haklarıdır; yasal olarak örgütlenmek istiyorlar. Bunlar için, şubat ayında gemi sökümünde çalışan işçiler, düşük ücret dayatmasına ve kötü çalışma koşullarına karşı 11 gün iş bırakma eylemi gerçekleştirmişti.
Aliağa’nın yaşanabilirliği tüm işçilerin yaşayabilmelerine bağlıdır. Bu sorun bir bütündür, çözümü de hep birlikte politik mücadele vermekle mümkündür. Başarmaktan, kazanmaktan başka bir yolumuz yoktur!