Bu millet, büyük bir önderin liderliğinde emperyalizme, işgalcilere ve işbirlikçilerine karşı bir kurtuluş savaşı verdi mi, verdi… Alnının akıyla bu savaşı kazandı, işgalcileri def etti, toprak bütünlüğünü sağladı, Cumhuriyet’i ilan edip, kurtarıcı önder Atatürk’ü Cumhurbaşkanı yaptı mı, yaptı…
Artık bu ulusa düşen, siyasetçisi, işçisi memuru genci yaşlısı yediden yetmişe Cumhuriyet kazanımlarını korumak ve ülkeyi ileriye taşımaktı. Millet, bu hedef için her seçimde siyasetçilere yetki verdi mi, verdi!..
Peki, takiyyeci, iki yüzlü siyasetçiler sayesinde geldiğimiz yer neresi? Cumhuriyet kazanımlarının köküne kibrit suyu eken, ekonomiyi batıran bir siyasal iktidar ve ‘kurtuluş savaşı veriyoruz’ diyen bir tek adam dönemi!..Hak ediyor muyuz? Asla…
Bu iktidardan kurtulma savaşı
Ama şimdi kimler neyin savaşını veriyor, haydi bir bakalım… Evet bu millet kurtuluş istiyor, bunun için mücadele ediyor, bedel ödüyor. Öyle dış güç martavalı filan hikaye, millet yıllardır ülkeyi batırmak için ne gerekiyorsa yapan ve iktidardan kurtulmanın gününü sayıyor. Konuşan, yazan, düşünen, muhalefet eden siyasetçisinden, gazetecisine, toprağını doğasını korumaya çalışan köylüsünden siftah yamayan esnafına, emeklisine, işsizsine, sokağa çıkan kadınlardan, öğrencilere kadar… milyonlar bu iktidardan ve garabet tek adam yönetiminden kurtulmanın savaşını veriyor. Kah tartaklanıyor, kah göz altına alınıyor kah hapse atılıyor ama millet kararlı!.. Kurtuluş savaşını kazanacak. Seçimi, ülkenin kurtuluş gününe çevirmek için gün sayıyor bu millet…
Madalyonun diğer yanında ise, tek adam, partisi ve besleyip büyüttüğü müteahhitleri, yandaşları yalakaları var. Onlar da kendi kurtuluşları ve bekaları için ellerinden ne geliyorsa yapıyor. Sürekli düşman yaratıp savaş (dillerinde hiç barış olmadı zaten) naraları atıyorlar, halkı kamplaştırıp ayrıştırıyor ve buradan kendileri için alan yaratmaya çalışıyorlar. Ekonomi artık neredeyse düzeltilemez hale gelmiş, maliye bakanlarının merkez bankası başkanlarının biri gidiyor, öbürü geliyor. TL çakılıyor, birileri bu oynak zeminde vurgunlar yapıyor. Artık iş kontrolden çıkmış vaziyette.
Ama bu ülke bir çıkış arıyor, mutlu huzurlu güvenli yarınlar için sandığı bekliyor, gün sayıyor!..
Sırada açlıkla sınanmak mı var?
Ne var ki, seçime giden süreç ve elbette seçim sonrası çok sancılı. Geliri bir kuruş artmayan ahali, bunların açıkladığı enflasyon oranlarına arkasıyla gülüp gerçekte yüzde ellilere varan fiyat artışlarıyla başa çıkmaya çalışıyor. Yani asıl savaşı cüzdanlarda, mutfakta veriyor. Ayakta ve hayatta kalma savaşı bu.
Nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan sabit ve dar gelirli kesim için bu ülkede yaşam hiçbir zaman öyle güllük gülistanlık olmadı, hep kıt kanaat geçinmenin yolları arandı, bir şekilde bulundu da!.. ‘En azından ‘aç açıkta değiliz’ ile teselli bulundu, aydan aya gelen bir kuru maaş veya emekli vardı, bu da bir şeydi… Zaten bu iktidarın din kurumu Diyanet, garibana şükretmeyi tavsiye edip, , asıl mutluluk ve zenginliğin öte dünyada olduğunu söylemiyor muydu?
Ama bu da bir yere kadar, artık kıt kanaat dönemi de bitti şükredecek bir şey kalmadı açlık kapıda. En kötüsü bu işte, açlıkla sınanmak!..