Paşam siz kudretli bir komutansınız. Anafartalar kahramanısınız, Sakarya Meydan Savaşını kazandınız, daha birkaç ay önce düşmanlarımızı denize döktünüz. Milletimizin kurtuluş savaşının liderisiniz. Bunların öncesinde de pek çok yerde savaştınız. Avrupa’yı gördünüz. Böyle ehemmiyetli vasıflara malikken neden memleketin her tarafından insanları bir iktisat kongresinde toplamak istiyorsunuz. Sizin liderliğinizde iktisat ilmine vakıf arkadaşlarımızdan oluşturacağımız on beş kişilik bir heyet yeterli ve başarılı olacaktır.
Siz kongreyi birkaç ay önce büyük bir yangın geçirmiş olan İzmir’de yapmak istiyorsunuz. Üstelik, ülkenin her tarafından 1500 kişiyi buraya çağırıyorsunuz. Bu insanlar nerede kalacak, ne yiyip ne içecek? Para nereden bulunacak? Ayrıca daha istiklal savaşımızın bitip bitmediği belli değil. Siyasi rejimimizin ne olacağı belli değil. İstanbul Hükümetinin ne olacağı belli değil. Lozan’da neler olacağını hiç kimse bilmiyor. Bu şartlarda böyle bir kongreyi toplamanın manası nedir?
Kurtuluş savaşımızın sembolü olan İzmir’de 1923 Şubatının ortasında ülkenin her yanından 1565 kişinin davet edileceği bir iktisat kongresi yapmayı planladığında yukarıda belirtilen türden soruların Mustafa Kemal’e sorulup sorulmadığını bilmiyorum ama en azından bu türden sorular ve öneriler onun çevresindekilerin aklına gelmiş olabilir diye düşünüyorum.
Halkın sesi hakkın sesidir
Tarihçi değilim, ama okullarda verilen Kurtuluş Savaşı eğitimlerinden, Atatürk’ün yazdığı Nutuk’tan, hakkında yazılan biyografilerden, makalelerden ve sunumlardan anladığım kadarıyla Atatürk’ün çalışma şekli böyle. Bu onun çok zor şartlarda yaptığı ilk kongre değil. Yine ülkenin her gün biraz daha işgale uğradığı bir ortamda Erzurum ve Sivas kongrelerini gerçekleştirmiş, sonrasında da Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni oluşturarak kurtuluş savaşını sürdürmüştü. Yunan ordusu Ankara’nın çok yakınına kadar gelmişken o Ankara’daki mecliste vekillere dil döküyor, tartışıyordu.
Son derece yüksek bir zekaya, muazzam bir vizyona ve neredeyse parapsikoloji kitaplarına girecek kadar yüksek düzeyde bir öngörüye sahip bir liderin verdiği mücadelenin her aşamasında toplumun her kesiminin görüş ve desteğini almak için gayret sarf etmesi ve hatta bu süreci kurumsallaştırması hakikaten çok ilgi çekici. İzmir’deki iktisat kongresine her ilçeden bir tüccar, bir sanatkâr, bir işçi, bir şirket, bir banka ve üç çiftçi temsilcisi olmak üzere ülke genelinde 1135 kişi katıldı. Atatürk’ün hem kurtuluş savaşını hem de iktisadi savaşı kendi karizması, yakın çevresi, ünü ve kararlarıyla yürütme imkânı da vardı ama bu imkânı halkla birlikte kullanmayı tercih etti. Kongrenin açış konuşmasında bu durumu şöyle ifade etti: “Sizler doğrudan doğruya ulusumuzu temsil eden halk sınıflarının içinden seçilerek geliyorsunuz. Bu nedenle, ülkemizin durumunu, ihtiyacını, ulusumuzun emellerini yakından ve herkesten daha iyi biliyorsunuz. Sizin söyleyeceğiniz önlemler, halkın diliyle söylenmiş sayılır. Ve halkın sesi Hakkın sesidir (Vox populi vox dei).”
Böyle konuşmasının nedeni dehasının ona meşruiyetin önemini vurgulamasıydı. Bu nedenle karar süreçlerinde geniş halk kitlelerinin temsiline büyük önem veriyordu. Görüyoruz ki Atatürk’ün liderlik tarzı çok etkili. Böyle olmasaydı üzerinden neredeyse yüz yıl geçmesine karşın bu ilk iktisat kongresinin her yıl dönümünde gündemde böyle bir ağırlığa sahip olması mümkün olmazdı.
İktisadiyat demek, her şey demektir
Atatürk Osmanlı İmparatorluk ordusunda görevli bir subaydı. Orduda göreve başladığı ilk günden itibaren kendisini savaşların içinde bulmuş, hayatını bir cepheden diğer bir cepheye koşarak, zor şartlarda geçirmişti. Osmanlı İmparatorluğunun Birinci Dünya Savaşını kaybetmesi üzerine bir bağımsızlık savaşını başlatmıştır. Hayatının en verimli dönemleri bir ölüm kalım savaşı içinde geçen Atatürk, savaşın iktisadi ve sosyal olaylarla ilişkisini çok iyi anladığı gibi, bu olayların bizzat kendileri ve aralarındaki ilişkileri de değerlendirebilen çok isabetli bir vizyon geliştirebilmiştir. Yazının girişinde koşulları anlatılan, 1923 Türkiye’sinde bu kadar geniş çaplı bir kongrenin gerçekleştirilmesi iktisadi koşulların toplumların geleceği için taşıdığı önemin Atatürk ve çevresi tarafından çok iyi kavrandığının bir göstergesidir.
Atatürk’ün İzmir’de toplanan kongrede yaptığı açılış konuşmasındaki şu sözler iktisadı nasıl değerlendirdiğinin açık bir ifadesidir: “Tarihimizi dolduran zaferlerin yahut bozgunların tümü iktisadi durumumuzla bağlantılı ve ilişkilidir. Zamanımız tamamen bir iktisat devrinden başka bir şey değildir”.
Şu sözleri de oldukça dikkat çekici:
“Yeni Türkiye bir iktisat devleti olacaktır.”
“Yeni Türkiye Devleti, temellerini süngüyle değil, süngünün dahi dayandığı iktisatla kuracaktır.”
Aynı konuşmada sarf ettiği şu sözler ise böyle elverişsiz şartlarda bu kadar büyük katılımlı bir kongre organize etmesini çok net bir şekilde açıklıyor. “İktisadiyat diyoruz; fakat arkadaşlar, iktisadiyat demek, her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne gerekse onların tamamı demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, emek demektir, her şey demektir.”
Evet, Atatürk ekonominin her şey olduğunu söylüyor bu kongrede. Bugün bu sözün anlamını iliklerimize kadar hissediyor olmalıyız.
Kongrenin İzmir İçin Önemi
İzmir kurtuluş savaşlarımızın sembolü olan bir şehirdir. Kurtuluş savaşı İzmir’de başlamıştır ve İzmir’de zafere ulaşmıştır. Aynı şekilde Türkiye’nin iktisadi kurtuluş savaşı da İzmir’de başlamıştır. İçinde yaşadığımız şu günlerde bu iktisadi kurtuluş savaşının henüz kazanılmadığı hatta pek iyi de gitmediği ortadadır.
Bundan yaklaşık yüz yıl önce gerçekleştirilen bu kongre halen devam eden iktisadi savaş için bir ilham kaynağı olmalı, İzmir iktisadi kalkınmada yön arayışlarında önemli bir şehir olma niteliğini korumalı. Bunu kurumsallaştırmak için valilik, belediyeler, sivil toplum kuruluşları, tarihçiler, iktisatçılar iş birliği içinde çalışmalı. Atatürk dönemi iktisat tarihi hocalarından Dr. Serdar Şahinkaya’nın Birinci İktisat Kongresi’nin gerçekleştiği ve 70’lerde yıkılmış olan Aram Hamparsumyan Hanı’nın tıpkısının bir kongre merkezi olarak aynı yerde inşa edilmesi önerisi gibi önemli öneriler dikkatle değerlendirilmeli ve gerçekleştirilmelidir.