Siyaset ve magazin birbirinden ayrılmaz. Bir bakanın kaçamağının istifa ile sonuçlandığı ortamlardan, kaçamakların örtbas edildiği umursanmadığı dönemlere geldik.
Nerden nereye diye şarkı söyleyerek geldik 22 yılda. Karada, denizde, yatta yaban domuzu çevirip afiyetle yiyenlere sözüm yok. Domuz yiyen cehenneme gider deyip de ateşte çeviren kimi kandırıyor? Böyle olunca yata manken atıp kayınbiraderinden dayak yemek de serbest olur herhalde.
Milletvekili araçlarına verilen özel geçiş belgeleriyle yabancı kişilerin uyuşturucu taşıdığı, birçok danışmanın siyah arabasının kaportası üzerinde esrar çekip şeker pudrasıydı dediğini anımsayalım. Ambulansların uyuşturucu taşırken yakalandığını da unutmayalım. Türkiye’nin doğu illerinden milletvekili olup, eşinden ayrılırken milyonlarca dolar tazminat, nafaka isteyen kadın milletvekilini hala hatırlayan var mı?
Bu tür olaylar sürekli yazılıyor, kısa bir süre sonra gündemden düştüğü gibi toplumsal hafızadan da siliniyor. Bir zamanlar 21 gün olan toplumsal hafızamız 7 güne düştü. Yani dikkatimizi çeken bir olay bir hafta sonra önemsizmiş gibi hafızadan siliniyor. Sadece arşiv unutmaz. Arşivdekileri de her eli kalem tutan kamuoyuna yansıtamıyor.
Yine de Monako’da yediği istakozu sosyal medyada paylaşmanın bir anlamı var. İktidarın lümpen zenginleri pudra şekeri çekerken, daha entel olanları da istakoz paylaşıyor. Sonunda geldiğimiz nokta, yoksulluk sınırının altındaki 16 milyon emekliyi de katarsak büyük olasılıkla 35 milyon kişi ay sonunu getirmek için yemiyor. Ya da Emine Hanım’ın tavsiyesine uyarak az yiyerek sağlıklı kalmaya çalışıyor. Sağlığını koruyabiliyor mu, orasını araştırmak gerek.
Bir iddiaya göre, üst yöneticimize “Dediğimizi yap, kendin ne yaparsan yap” denmiş. Böylece iktidara giden basamaklar hızla çıkılmış. Gelinen aşamada Biden’dan Putin’e, Birleşmiş Milletlerden Dünya Bankasına kadar her lider, her kurum, her devlet onun arkasında. Paralar veriliyor, borç veriliyor, borçlar erteleniyor, daha birçok destek veriliyor.
Bu kadar desteğin yanında, Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanı unvanı ile yüceltildi. Diğer eş başkan kimdi, bugüne dek ortaya çıkmadı. Ardından dünya lideri, dünya liderlerine yol gösteren, fırça atan lider denince durum daha da farklılaştı. Aynaya bakıp da “Ayna ayna benden büyük lider var mı” sorusunda aynanın gereken yanıtı “Tabii ki senden başkası yok” olmuştur.
Bu durumda devlet, hükümet, parti kadro bir yana “şahsım hükümeti” bir yana. Büyük olasılıkla dahası da vardır ancak “teknik” açıdan yazmak uygun olmayabilir.
Her şey, her haber, her senaryo Erdoğan’ın gücünü korumak için yapılıyor. 31 Mart 2024 Yerel seçimlerde CHP birinci parti olarak çıktı. İktidar ve yandaşları yenilgiyi kabul etti. Erdoğan, seçimi bizim ittifak kazandı deyip işin içinden çıktı.
Şimdi kendisini daha da güçlü kılmak için Biden’ın elini mi öpecek, İran “o ne derse onu yapacağız” mı diyecek. Dünya bankası proje bazında vereceği krediyi sonradan unutmayacak herhalde. Yeni petrol yatakları, yeni doğal gaz rezervleri bulunacak. Dünya liderleri kendisine övgü düzecek, bir savaş sonlanırsa, örneğin Rusya-Ukrayna savaşı*, bunu o sağlamış olacak. Daha neler neler?
Peki bunlar şahsım hükümetinin önemini vurgularken vatandaş bu yaz domatesi, patatesi, soğanı, yeşil fasulyeyi kaç paradan yiyecek?
Görünen o ki reisi yedirmeyeceğiz diyenlerin sayısı azalıyor, zira kendileri yiyecek bir şey bulamıyor, istakoz bile.