Meral Akşener’in ‘81 ilde seçime kendi adaylarımızla gireceğiz tezi’ partisinde kabul gördü. Bundan sonra ‘Ben değil, partim böyle söylüyor’ diyecek.

Bunun temelleri cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun yapıldığı 28 Mayıs’ın hemen ertesinde atıldı. İYİ Partinin sözcüleri “Millet ittifakı sona erdi” dedi. Bu yaklaşım yandaş medyada sürekli tartışıldı. Akşener “26 Ağustos’ta açıklama yapacağım” dedi. Yine aynı söylem. Nihayet 13 Eylül’de de parti üst yönetimi aynı sözü tekrarladı.

Seçim demek seçmen desteği demek. Bir partinin oyu yeterli olmuyorsa, o zaman ittifaklar kurulur, kuruluyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken 6 partinin kurduğu Millet İttifakı 10 aylık bir çalışma süreci sonunda adayını belirledi ve seçime girdi. Adaya itirazı partinin geri planından seslendiren yine İYİ parti olmuştu.

Şimdi ittifak, dayanışma, iş birliği olmadan seçime gitmek ne demek?

Erdoğan’ın “faiz sebep, enflasyon netice” tezi ile Akşener’in “ben her ilde aday göstereceğim” tezi arasında bir fark var mı?
Akşener’in karizması Bülent Ecevit gibi olsaydı, tamam bu strateji ile yürürse ikinci seçimde daha güçlü olabilir diyebilirdik. O da zamanında partisinden istifa edip sonra partisine dönen, geçen yıl masadan kalkıp yine masaya dönen yine kendisi. Geri dönmesi yanlış mıydı? Demokrasi için evet. Ancak kendi kamuoyuna inandırıcı olması açısından hayır! Bu nedenle ortak mitinglerde her CHP’li aileden kendisine bir oy istedi. Bu davranış kanımca hoş karşılanmadı.

Şimdi kendi adayları ile seçime girmesi birçok yerde CHP’ye seçimi kaybettirebilir. Ancak, nereleri kaybettirebilir diye sorarsanız, İYİ Parti İstanbul ve Ankara diyerek bir “pazarlık tehdidi” yapıyor olabilir. Sizce de öyle mi?

Seçmen Ekrem İmamoğlu’nu da Mansur Yavaş’ı da seçebilir Bu desteğin içinde İYİ partili seçmenin de önemli payı olacaktır. Buna Akşener kesinlikle engel olamaz zira sandığa giderken İYİ partili seçmen belediye başkanı olarak kimin hizmet getirdiğinin farkındadır.
İYİ Parti açısından aksi bir durum da olabilir.  Genel İdare Kurulu kararını çoğunlukla verdi. Bu karara katılmayanların bir kısmının olması demek parti tabanında da aykırı düşünenlerin varlığının olması demektir.  Bir süre sonra parti içinde ve tabanında aykırı düşünenlerin ayrılığı bile söz konusu olabilir.

Bu gelişme kime yayar? Tabii ki AKP’ye.
Seçim sonucu ne olursa olsun burada yıpranan büyük olasılıkla İYİ Parti ve Akşener olacaktır.
Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanlığı adaylığına giden yoldaki kükremesi ile, seçimden önce rahatsızlanarak adaylıktan çekilmesi süreci arasını iyice değerlendirelim. Dolaylı olarak AKP’yi destekleyen söylemleri de dikkate aldığımızda İnce görevini yapmış oldu.

Şimdi sıra Akşener’de mi acaba?
Yandaş medya ile el ele Ekrem İmamoğlu’nun ve Mansur Yavaş’ın CHP’den aday gösterilmesini engelleyememişler gibi görünüyor.
İzmir’i hedef alarak İzmir milletvekili seçilen Ümit Özlale’yi öne süren Akşener seçimi kazanamayacağını bilmiyor mu? AKP-MHP ittifakının seçilmesine olanak sağlamaktan çekinmiyor olabilir ama bilinmelidir ki İzmir Türkiye’de demokrasinin kalesidir. İçeriden de yıkılmaz.
Tunç Soyer’in yalnız olduğunu sanıyorlarsa, bunun sanrı olduğunu da anlayacaklardır.