İzmir, Anadolu'nun batısında, muazzam bir sahnenin güçlü başrol oyuncusu olarak öne çıkıyor.
Kent, İzmir'in güzellerinden ilham almış Afrodit heykelleriyle süslü, adeta bir sanat eseriyle yarışır güzellikte. Alsancak’taki İzmir Kültür Sanat Fabrikası'na adım attığınızda ise şehrin aşk sembolleri olan bu heykellerle buluşarak, İzmir kadınlarının benzersiz güzellik sırlarını keşfetme fırsatını elde edebilirsiniz.
Mitolojide, Eros ‘un iki kadın ve erkek arasındaki tutkulu aşkın tanrısı olarak kabul edilmesi, aşkın ta kendisiyle özdeşleştiği anlamını taşır. Afrodit'in oğlu Eros‘un oku, kalpleri vurarak yaratılan aşkın gücünü simgelerken, Afrodit'in doğuşu denizin köpüklü dalgalarından, yani aşkın içindeki çalkantılardan gelir. Bu eşsiz ikili, mitolojik panteonun ötesinde bir aşk hikayesini temsil eder.
Geçmişi 19. yüzyılın sonlarına dek uzanan Alsancak Tekel Fabrikası aslına uygun restorasyon, renovasyon ve yeniden inşa çalışmalarının ardından İzmir’de kültür-sanat ve yaşamın yeni adresi, İzmir Kültür Sanat Fabrikası olarak hayat buldu. Fabrikanın içindeki Afrodit heykeli, deniz köpüğünden doğan güzellik tanrıçasının narin gülümsemesiyle aşkın neşesini ve zorluklarını içinde barındırıyor. Heykelin karşısında yer alan diğer bir grup heykelde de Eros'un oku, annesinin yanı başında tutkuyu ateşlemeye hazırlanırken aynı zamanda kalpler arasında karışıklık yaratıyor. Bu sanatsal kompozisyon, aşkın karmaşıklığını ve güzelliklerini ziyaretçilere hissettiriyor.
Louvre Müzesi’nde saatlerce kuyrukta bekledikten sonra Mona Lisa gülüşünü gördüğümde bende hayal kırıklığı yaratmıştı. İzmir Arkeoloji Müzesi’nden getirtilerek sergilenen Afrodit heykeli ve İzmir’in karizmatik gülüşü öyle yalnız ki. Aşkın kenti Konak’ta müze kartı ile gezilebilen bu yerde bu heykelin önünde oldukça uzun kuyruk olmalıydı.
Özellikle, Afrodit ve Eros standı, şehrin tarihini ve mitolojisini büyüleyici bir şekilde bir araya getirerek ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunuyor. İzmir Kültür Sanat Fabrikası, aşkın ve sanatın kucaklaştığı bir nokta olarak, şehre gelen turistleri etkileyici bir yolculuğa davet ediyor.
Bu ikili, ziyaretçilerin gözünde anne oğul tanrıların insanları nasıl aşık ettiğini anlatan büyülü bir deneyime burada İzmir’in kalbinde dönüşür. Afrodit'in zarafetiyle yaratılan çekim, Eros'un okunun sebep olduğu karışıklıkla birleşerek insanları aşkın büyüsüne kaptırır. Bu eşsiz tanrılar, tutkulu aşkın etkileyici ve zaman üstü gücünü yaratıcı bir şekilde yansıtır, izleyicilerini aşkın sihirli dünyasına davet eder.
Afrodit’in efsanevi doğuşu, aşkın ve güzelliğin tanrıça eliyle dünyaya serpilmesini anlatan mistik bir öyküdür. Sizce bugünün dünyasında, bu antik tanrıçanın etkisi hala hissediliyor mu? Modern ilişkiler, aşk oyunları ve romantizm, Afrodit’in izinden giderek mi şekilleniyor?
Afrodit’in tabiatı canlandırma ve soldurma yeteneği, günümüzdeki ilişki döngülerini anımsatır. İlişkiler solgunlaşır, sonra bir bakış, bir dokunuşla tekrar canlanır. Modern periler, teknoloji ve sosyal medya üzerinden ilişkileri büyüler, aşkı ve arzuyu yönlendirir. Afrodit etkisi, hala gönüllerimizde ve ilişkilerimizde dans eden bir gölge gibi hissediliyor. Modern aşk labirentinde, Afrodit’in izinden giderek, aşkın ve güzelliğin karmaşıklığına bir göz atmak belki de ilişkilerimizin derinliklerine daha yakından bakmamıza neden olabilir. Zeus'un oyunlarına benzer şekilde, ilişkilerimizde de bazen kaderin oyunlarına teslim oluruz.
Güzelliğin ve aşkın tanrıçası Afrodit’in mitolojik mirası, bugünün dünyasında da sürüyor. Alsancak’taki müzeden çıkıp Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde yürüdüğünüzde İzmir’in güzel kızları tanrıça heykeller geçidi gibidir. İzmir kızlarının güzellikleri, antik dönemin devrimci kadını Kolofonlu Frine gibi, tanrılara kafa tutan cesaretleri ve benzersiz çekicilikleriyle öne çıkıyor. Güzellikleriyle sadece fiziksel değil, aynı zamanda içsel bir güce de sahip olan İzmir kadınları, modern çağın Afrodit etkisini canlı tutuyorlar.
Modern İzmir kadınlarının güzellikleri, sadece dışsal değil, aynı zamanda içsel güçleriyle de parlıyor. Onların benzersiz özgürlük arayışları ve cesur duruşları, Afrodit’in izinden giderek, aşkın ve güzelliğin derinliklerine bir keşfe davet ediyor.
Kolofonlu (Menderesli) güzel tanrılara ve tanrıçalara kafa tuttuğu için hapse atılır ve mahkemeye çıkarılır. Efsanevi güzeller güzeli Frine'nin avukatı mahkemede saçlarını kaldırıp omuzlarını göstererek, "Bu kadar güzel bir insanı nasıl suçlayabilirsiniz?" diye sorduğunda, hâkimler bir an şaşkına dönmüş olmalı. İşte tam o sırada, büyük heykeltıraş Praksiteles ve ressam Apelles, Frine'nin güzelliğinden etkilenip, ona Afrodit modelliği teklif ettiler. Bu öneriyle İzmirli güzellik, hem bir heykelde hem de bir tabloda sonsuza dek yaşayacaktı.
Olimpos'taki halk Afrodit'i görememiş olabilir, ancak İzmirli bir güzel, antik sanatçıları kıskandıracak kadar ilham vericiydi. Praksiteles, Knidos Afroditi'ni yontarken, Apelles de ona baka baka "Afrodit Urania" tablosunu yaptı. Sanat dünyası bir güzellik yarışına dönüşmüştü.
Belki de Antik Yunan'da Afrodit'in yanında bir İzmir güzeli de vardı, antik çağın ilk güzellik yarışmasını kazandı ve tarih sayfalarında efsaneleşti. Kim bilir, belki de güzellikleriyle İzmirli kadınlar, tanrıça Afrodit'e ilham verdi!
Homeros kadar ünlü olmasa da, Aliağa Körfezi'ne bakan yamaçlarda doğan Kyme'li, yine İzmirli bir şair Hesiodos, "Theogonia" eserinde Afrodit'in doğuşunu anlatırken, o güzellik masalının nasıl başladığını açıklar. Ünlü ozan Hesiodos didaktik şiirinin babası olarak bilinir ve “Theogonia” (Tanrıların Doğuşu) adlı eserinde bu tanrıçanın denizin köpüklü dalgalarından doğduğunu söyler ve Afrodit’in doğumunu dizelerinde şöyle anlatır:
“Dalgalı denize atar atmaz onları
Gittiler engine doğru uzun zaman.
Ak köpükler çıkıyordu tanrısal parçalardan,
Bir kız türeyiverdi, bu ak köpükten.
Önce kutsal Kythera’ya uğradı bu kız,
Oradan da denizle çevrili Kıbrıs’a gitti,
Orada karaya çıktı güzeller güzeli tanrıça,
Yürüdükçe yeşil çimenler fışkırıyordu
Narin ayaklarının bastığı yerden.
Afrodit dediler ona tanrılar ve insanlar,
Bir köpükten doğmuş olduğu için”
İzmir Kültür Sanat Fabrikası’nda antik çağın heykel sanatı, bedensiz yüzler aracılığıyla zamanın dokusunu günümüze taşır. İnce boyunları, adeta narin bir melodi gibi hem kırılgan hem de etkileyici olan bu eserler, müzelerde geçmişin derinliklerinden çıkarak izleyiciyi büyüleyen sessiz tanıklar gibi sergilenir. Bedensiz yüzler, sanki zamanın zamansızlığını yakalayan donmuş bir fotoğraf karesi gibi, okuyucuları geçmişin dokusunu hissetmeye davet ederek tarihsel bir maceraya sürükler. Lütfen bu müzeyi hala ziyaret etmediyseniz mutlaka ziyaret edin. Oradan çıkıp gördüklerinizin etkisiyle Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde yürüyün. Sonra da bir düşünün:
Hesiodos, Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin başındaki Sevinç Pastanesinin önünde dursa Afrodit’i kıskandıracak güzellikteki İzmir kızları için hangi şiiri yazardı acaba?