İzmir’imizin can alıcı sorunları Gaziemir’deki radyoaktif atık gömüsü, susuzluk tehlikesi, asbest solunması, Kültürpark’ın yok edilmesi süreci, madencilik faaliyetleri ve tarım topraklarının yok edilmesidir. Elbette dahaları da var...
Sorunların hiçbirisi diğerinden öncel veya ardıl değildir. Hepsi aynı öneme sahiptirler. Çünkü yaşam bir bütündür ve bağlaşıktır. Üstelik bu sorunlar hep aynı sınıfsal ve politik çıkarlar nedeniyle üretilmektedirler.
Gaziemir’deki radyoaktif atık gömüsü, Eu 152-154 ülkemize devletten habersiz girmiş ve hatta politik destek ve güvencesiz girmiş olamaz! Öyle olsaydı, bilindiği halde yedi yıl boyunca İzmir Valiliği, Çevre İl Müdürlüğü, Çevre Bakanlığı gibi sorumlu ve yetkili makamlarca kamuoyundan saklanmazdı. Hâlâ çözüme kavuşturulamamış olması da korkunç bir yönetim sorumsuzluğudur. Bir tek DİK DURAN ADAM Gaziemir Belediye Başkanımız Halil Arda’dır. O, bu işin peşini bırakmamaya ve halkını radyoaktiviteden korumaya kararlıdır.
Paris’in, Londra’nın, Moskova’nın ortasında böyle gömülmüş bir atık düşünebiliyor musunuz? Ne olurdu o zaman? Türkiye ve İzmir’imiz nükleer çöplük müdür? Kimler bundan ekonomik, siyasal çıkar sağlamıştır? Kaynak ülke neresidir? Nereden girmiştir ülkemize? Kimler getirdi? Kimler siyasal olarak korudu ve desteklediler?
İzmir, bu durumuyla susuzluğa mahkûm edilmiştir! Kişi başına su tüketim ortalaması Türkiye’ de 2000 metre küptür. Bu miktar İzmir için 600 metreküptür! İzmir su yoksuludur. Su çok pahalıdır ve yine temmuz ayından geçerli olmak üzere zam yapılmıştır. Ancak, kola üreten bir şirket, yılda 1.000.000 metreküp yeraltı suyunu hiçbir ücret ödemeden kullanmaktadır. Halk susuz kalınca kola içer artık.
İZSU çalışanlarının özveri ve çabalarını biliyorum. Çözüm için öneri ve önlemleri de doğrudur. Bunlar derhal yaşama geçirilmelidir. Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim bunları.
Kentsel dönüşüm veya diğer nedenlerle binalar yıkılmaktadırlar. Ancak, bu yıkımlar uyduruk asbest söküm raporlarıyla yapıldığı için, halk asbest solumaktan korunmamaktadır. İş gerçek uzmanlarına derhal verilmelidir. Asbest söküm uzmanlarının uzman ve yetkili derneği ile İBB Başkanlığı görüşmeli ve bir protokol ile halkın can sağlığını güvenceye almalıdır. Yoksa 15-20 sene sonra İzmir akciğer kanseri başta olmak üzere asbestin neden olduğu tüm hastalıklardan perişan olacaktır!
Kültürpark, Cumhuriyetin simgesidir İzmir’de. Yok edilme süreci hızla işletiliyor. İtibarsızlaştırılıyor. Kirletiliyor. Resmi dairelerin yerleşkesi hâline getiriliyor. Açık seçik otopark alanı olarak kullanılıyor. Korkulan, uzaklaşılan alan olmasına göz yumuluyor. Ki, sonunda Basmane Çukuruyla birlikte projelendirilerek sermaye yutabilsin...
Oysa, Kültürpark artık bir ekolojik alandır! Doğa, yüz yıla yakın sürede yasalarını işletmiş ve yeni yaşam alanı hediye etmiştir İzmir’e. Ki, beton hapishanesindeki kentliler, doğayı soluyabilsinler, tanısınlar, bütünleşerek saygı duysunlar; kentlerinde yaşamın yok edilmesine, SİT alanlarının yağmalanmasına, sularının, ormanlarının, denizinin kirletilmesine yok edilmelerine karşı çıkabilsinler diye. Yaşamlarını kültürlerini savunma bilinci oluşsun diye...
İzmir, etrafındaki tarım alanlarıyla ve limanıyla var olmuştur! Osmanlı’nın en büyük toprak varlığına sahip olduğu zamanda bile Topkapı Sarayının yiyecek içeceğinin sağlandığı en verimli tarım topraklarına, organize olarak saldıran sanayileri yerleştirilmiştir. Limanın arka bölgesi de gökdelenlerle beton işgaline açılmıştır. Binilen dalın kesilmesi ancak bu kadar haince olabilir.
Altın madenciliği, taş ocaklarının etkileri görüldüğü zaman çok ah vah edilecek ama altınları ve parayı çalanlar çoktan birtakım adalara ve başkaca ülkelere gitmiş olacaklardır.
Gördünüz ya, ifade için emniyete gidince ve şikâyetçilerce korkutulunca, dünyanın ne kadar tehlikeli atığı varsa ülkemize sokuşturan, ekolojimizi, yaşam alanlarımızı yok eden, kaçakçılığın yapılabildiğince yapıldığı gemi söküm tesislerine hiç bulaşmadım. Neme lâzım...