İzmir’in sokakları, yelkovanın akrebi kovalaması gibi, sadece saat kulelerini değil, aynı zamanda gizemli bir geçmişin izlerini de takip eder. Bu saat kuleleri, sanki zaman kendisiyle sohbet ediyormuş gibi, meraklı ruhları esrarengiz bir tarih yolculuğuna davet eder.
Türkiye’de gizemli saatlerin dans ettiği başlıca şehir, yirmi kule ile İstanbul'dur. Ardından sıra dışı bir çekiciliğe sahip, yedi kule ile İzmir gelir. İzmir'in sembolü haline gelen Konak Saat Kulesi’nin önünde mutlaka fotoğraf çektirmek gerekir, o fotoğraflar sadece zamanı değil, gizemli bir öyküyü de yansıtır. Ancak, diğer altı saat kulesi, gözlerden uzakta, sessizce bekleyen birer zaman emaneti gibi duruyor, ünlü olmamış sırlarını zamanın derinliklerinde saklıyor.
Her gün önünden geçtiğimiz saatlerimizi ayarladığımız bu kulelerin sırlarını keşfetmeye hazır mısınız?
Gün doğumu tramvay ile önünden geçtiğimiz Alsancak Garı Saat Kulesi, Gustave Eiffel'in dokunuşuyla Fransa'nın Lyon Garı'nın ikizi olarak İzmir'e armağan edilmiş, 133 yıl boyunca kentin tarihini sessizce gözlemlemiştir. Giriş kapısının hemen sağında gizemli bir varlık gibi duran bu kule, elektronik çağda bile sanayileşmenin ve zamanın öyküsünü anlatan büyülü bir yapıdır. Daha da ilginç başka bir bilgi:
Alsancak Garı Saat Kulesi, İngiltere'nin sembolü Big Ben Kulesi'nin çanının prototipini barındırıyor. Çanın 13 tonluk demiri dökülmeden önce John Warner & Son firması tarafından yapılan bu prototip, uzun yıllar kullanılmadan bekledi. 1890'da İngilizler tarafından Alsancak Garı'nın saat kulesine takılmak üzere İzmir'e getirilen bu özel çan, firma ismi ve seri numaralarıyla izlenebilir bir tarihe sahiptir. İki ülke arasında geçen bu ilginç çan öyküsü, tarihi dokusuyla dikkat çekiyor.
Londra'nın turistleri cezbetmesindeki başrol oyuncusu olan Big Ben, 96 metrelik yüksekliğiyle dünya üzerindeki en etkileyici saat kulelerinden biri olarak öne çıkıyor. Bu dev kule, yaklaşık 13 tonluk dev bir çana ev sahipliği yaparak göz kamaştırıyor. Ancak, Big Ben'in küçük kardeşi Alsancak Garı Saat Kulesi, içinde terkedilmiş 13 tonluk devasa çanıyla adeta unutulmuş bir mücevher gibi duruyor. Bu büyük haksızlık. Milyonlarca turistin ziyaret etmesi gerekirken, unutulmuş bir insanın hüznüyle bekleyen bu ikinci çanın bir an önce turistlerle buluşturulmasını bekliyoruz.
Eğer iç çektinizse, hadi zamanın izinde Şair Eşref Bulvarı'nda bir yürüyüşe çıkalım ve sizi Kültür Park'a götüreyim.
İzmir'in kalbinde nefes alan Pakistan Pavyonu Saat Kulesi, sadece bir mimari değil, aynı zamanda şehrin tarihini ve kültürünü derinlemesine yansıtan bir anıt haline gelmiştir. Kültürpark'ın Lozan Kapısı aracılığıyla Pakistan Pavyonu'na adım attığınızda, zamanın dokusunu hissedersiniz. Duvarlar, Cumhuriyet'in başlangıcından bugüne uzanan bir öykü anlatır, bir şehrin evrimini sergiler. İzmir'in bugünkü silueti, Lozan Kapısı çevresindeki binalar ve sokaklarla tanıdık bir his uyandırır; adeta şehri Paris'e benzetirsiniz. Mimar Harbi Hotan tarafından 1938'de inşa edilen Fuar Saat Kulesi, bu atmosferin bir parçasıdır. Ancak, zamanla kule üzerindeki saatin çalınmasıyla gizemli bir kaderle karşılaşmıştır. Ünlü saat ustası Mustafa Şemi Pek ‘in elinden çıkan mekanik saat, 1970'li yıllarda kuleden çalındıktan sonra kayboldu, akıbeti bilinmiyor.
Yarım yüzyıldır saatinin bekleyişiyle bütünleşen bu kule, kaderine terkedilmemeli; iç huzuru hak eden bu yapı, çalınan zamanını geri istiyor, gökyüzüne sırlı bir özlemle bakıyor.
Tarihi Fuar’dan çıkıp Konak Atatürk Meydanı’na Kordon’dan denizin masmavi kokusunu hissederek yürüyebilirsiniz.
İzmir'in mimari özeti olan Konak Saat Kulesi, sadece kentteki zamanı ölçen bir yapı değil, aynı zamanda gizemli bir tarih kitabının sayfalarını aralayan bir kapıdır. Ancak, Alsancak'tan başlayarak kentteki 7 saat kulesini keşfetmek, zamanın tanrısı Kronos'un izinde bir yolculuğa çıkmak gibidir.
Son derece zarif görünümüyle, Konak Meydanı'nı süsleyen Saat Kulesi bir sanat abidesidir. 1901 yılında Sultan Abdülhamit'in tahta çıkışının yıldönümü nedeniyle yaptırılmıştır. Saat, Alman İmparatoru 2. Wilhelm tarafından armağan edilmiştir. 81 metrekare taban üzerine sekizgen şekilde ve dört basamaklı haç biçiminde mermer bir platform üzerine yapılan Saat Kulesi, 25 metre yüksekliğinde ve dört katlıdır.
Konak Meydanı'nda, günün ilk ışıklarında çocukların neşeyle kovaladığı güvercinler kanatlanır. Tarihi Saat Kulesi'nin etrafında dans eden, bu özgür kanatlar, gökyüzüne yükselerek zamanın içinde kaybolan, büyülü bir özgürlük şöleni sunar.
Acele edin, kıvrıla kıvrıla Eşrefpaşa ile Konak’ı birbirine bağlayan “deniz manzaralı” yol bir başka saat kulesine bizi götürüyor.
İzmir Varyant'ın zirvesinde saklı, Bayramyeri Saat Kulesi adeta bir zamanın kapısını aralıyor. 1955'te inşa edilen bu gizemli kule, Eşrefpaşa Semt Hali'nin yanında, Betondan oyma süslemelerle bezenmiş ince ve uzun bir blok olarak gökyüzüne uzanıyor. Birleşmiş Milletler Caddesi ve Eşrefpaşa Caddesi'nin kesiştiği bu noktada, zamanın dansını izlemek mümkün. Mimarı Harbi Hotan'ın elinden çıkan bu eser, 1957'de saatinin takılmasıyla adeta bir zaman meydanına dönüşerek bölgeye hükmetmeye başladı.
İzmir'in muazzam manzarasında soluklananlar, Bayramyeri Saat Kulesi'nden ayrılıp Buca Saat Kulesi'nin büyülü çağrısına katılarak başka bir zaman yolculuğuna çıkma şansını yakalar.
Buca'nın tarihi saat kulesi, gizemli bir öykünün izlerini taşıyan John S. Kennedy'nin maddi destekleriyle yükseldi, Eski Amerikan Koleji'nin gizemli koridorlarında saklı. Şimdi NATO Karargâhı olarak görev yapan bu bina, İzmir'in unutulmuş saati, dikdörtgen planlı yapısında, geçmişin derinliklerinde gizemli bir öyküye ev sahipliği yapıyor.
Şirinyer'deki Meles Çayı'na bakan arazide konumlanan bu bina, köy enstitüsüne dönüşen geçmişiyle adeta zamanın tanığıdır. Dikdörtgen planlı yapısı, köşelerdeki kule görünümlü bölümler ve çatı katıyla dikkat çeker. Giriş kapısı, dört katlı dikdörtgen kule şeklinde, adeta geçmişin kapılarını aralar. Ancak, binanın içinde gizemli bir saatin varlığı, karargâhın izin vermediği bir sır olarak kalır.
Bu saat kulesi, İzmir'e sismografın ve elektrikli aydınlatma sisteminin ilk kez getirilip okula kurulduğu döneme tanıklık etmiştir. Böylece, binanın duvarları, sadece eğitim değil, aynı zamanda teknolojinin ve ilerlemenin de izlerini taşır.
Saat kuleleri, zamanın dokusunu örerek bazen tek başlarına, bazen de kamunun kalbinde yükselir. Bergama’nın tarihi Saat Kulesi bu zarafetin doruk noktasıdır.
Bergama'nın ruhu, Kemal Bey'in yönlendirmesiyle yükselen eşsiz bir saat kulesinde derinleşir. Marsilya Kiremitli piramidal çatısı, cihannüma şeklindeki kare planlı kulesiyle, adeta geçmişin zaman dokusunu gökyüzüne yayar. Ahşap kulenin dört cephesinde gizemli Roma rakamlı saat kadranları, tarihi anların gizli dilini anlatır. Dalgalı parametli düz çatısı, soğanbaşı adı verilen kurşun kaplama kubbesiyle kucaklanır, Bergama'nın tarihini özenle korur. Saat kulesinin en zirvesinde, üç kısımlı zarif bir dünya, zamanın ötesindeki öyküleri bekleyen gizemli bir kapıdır.
İzmir’in en kuzeyi Bergama' dan güneyin tarihi ilçesi Tire'ye doğru adım adım ilerliyoruz.
Tire'nin tarihi saat kulesi, başlangıçta Sefa Meydanı'nda hizmet verirken, 1931'de Ihlamur Meydanı'na taşınmış. İlk yerinde kentin sembolü olan bu yapı, zamanla unutulmuş gibi görünüyor. Sefarad Yahudileri ise uzun yıllardır Türklerle barış içinde yaşıyor, onların kültürü meydanlara yansıyor. Musevi gençler, saat kulesinin bulunduğu Bella Vista yolu olarak adlandırılan yolda buluşup, geleneksel kıyafetleriyle dolaşıyorlar. Cumhuriyet'in ilanıyla 'Sefa Meydanı' “Cumhuriyet Meydanı”na dönüşür. Saat kulesi, Taşçı Rıza'nın elinden geçerek Ihlamur Meydanı'na taşınır. Dört cephesinde mermer sütunlar ve yuvarlak pencerelerle süslenmiş, üst kısmında dekoratif bir kubbe bulunmaktadır. Zamanın ötesinde bir atmosfer içinde, tarihin izleriyle dolu bir öykü barındırır.
Gözlerinizi kapayın, 7 kuleli İzmir'in derinliklerine dalın, şehrin ruhunu her kulede hissedin. Her birini tek tek ziyaret edin, mutlaka önünde fotoğraf çektirin. Her kule, zamanın esrarengiz dansını sergilerken, İzmir'in saatleri, geçmişi ve geleceği arasında unutulmaz bir yolculuğa çıkma zamanını gösteriyor.
Bu kuleler sadece taş ve tuğla değil, adeta şehrin ruhunu yansıtan göz kamaştırıcı anıların bekçisi gibi.