Demokrasinin ‘d’ sinin kalmadığı şu ülkede bizlere ‘demokrasi şöleni’ diye yutturulmak istenen seçimler, sandık.. filan var ya, hikaye!..
Bizler 31 Mart’ta sanki demokrasi var ‘mış’ gibi yapıp sandıklara gidip oy kullanacağız!.. Halktan ve örgütlerden kopuk bazı siyasilerin gelecek hesaplarına göre şekillenmiş aday listelerindeki isimlere oy vereceğiz!..
Demokrasi var ‘mış’ gibi yapıp seçilmiş milletvekilinin iki AYM kararına rağmen aslında olmayan milletvekilliğinin düşürülmesini izleyeceğiz!.. Bu kararın TBMM internet sayfasına ‘Anayasa gereğince milletvekilliği düşürülmüştür’ ibaresiyle konulduğunu görüp ‘yuh artık, alay etmenin bu kadarı olmaz’ diyeceğiz. ‘Yürütme, yargı, yasama’daki çöküşe isyan edeceğiz, yokluk, yoksulluk diyeceğiz ama heyhat, sokakta, evinde, işinde çile çeken vatandaşın dertleriyle dertlenecek muhalefet aramaya devam edeceğiz.
Bu ülkede antidemokratik rejim olduğunu kanıtlayan o kadar çok olay, söylem ve uygulama yaşıyoruz ki… Ve bu koşullarda muhalefetin hiç değilse yerel seçimlerde başarı kazanmasını ve kötü gidişe bir nebze ‘dur’ demesini bekliyoruz değil mi?.. Peki, neyle karşılaşıyoruz?... Ülkenin en temel sorunlarının görmezden gelindiği, saçma sapan adaylık tercihleri nedeniyle karma karışık hale gelen CHP’nin iç sorunlarını izliyor ve bunları gündem sanıyoruz.
Hani demişlerdi ya, adayları örgütlere, STK’lara, soracağız, yetmeyecek heyetler gönderip aday adaylarıyla konuşup raporlar hazırlayıp, mümkün olan en demokratik şekilde liste belirleyeceğiz. Ne oldu, birçok yerde oradan aday adayı bile olmayan isimler hop aday gösterildi!.. Çeşme yanıyor, Karaburun şaşkın, Güzelbahçe isyanda… Çiğli, Karşıyaka…Hangi birini sayayım? Arkadaş, o heyetler niye geldi niye aday adaylarını mülakata oturttu; raporlar hazırlandı… Tiyatro mu oynandı? Onca insanı kandırmaya ‘mış gibi’ yapmaya kimsenin hakkı yoktu. Bizler de kamuoyu da ince elenip sık dokunan bir araştırmayla genel kabul görecek bir liste bekliyorduk ama olmadı, kandırıldık!..Kurultay kıyımının sahnesi İzmir olmamalıydı en azından bu kadar olmamalıydı.
Şunu da belirteyim Cemil Tugay tercihi beni şaşırtmadı, zaten son aşamada Soyer ve Tugay arasındaydı yarış. Kurultay’da Özgür Özel’in yanında olması Cemil Tugay’a kazandırdı. Haftalar önceki konuşmamda kendisi bu sonuçtan çok emin görünüyordu zaten, eh madem öyle niye bu kadar uzatıldı?.. İlçe adaylıklarında onca yanlışı başarmak için mi harcandı bu zaman?.. Ayrıca anladığım kadarıyla Tugay’ın ilçelerle ilgili iradesi de olamadı, zira Karşıyaka için telaffuz ettiği isim başkaydı. Bu durumda ‘Karşıyaka’yı emin ellere emanet edeceğim’ sözü havada mı kaldı?
Kadın aday iyidir ama kimse sırf ‘kadın olduğu için aday’ yapılmaz, genç olmak fark yaratır ama kimse gençliğinden dolayı o koltuğu hak etmez. Liyakat, tecrübe, örgüt ve kamuoyu desteği önemlidir. Siyasi nezaket ise bu işin olmazsa olmazıdır!..
Görülüyor ki, ülkeye damgasını vuran antidemokratik anlayış, CHP listelerine de yansımış ve ‘ben yaptım oldu’ mantığı hâkim gelmiş.
Cemil Tugay, adaylığını istemeyen bir il örgütüyle seçime gidiyor; ilçelerdeki karışıklık ve bazı yerlerde isyana varan tepkileri dizginleyip toparlamak da ona düşüyor. Kendisini tanırım ve sever takdir ederim ama işi kolay değil, önümüzdeki sayılı günde bu çalkantı ne ölçüde giderilir, seçim başarısı sağlanır; bilmiyorum!.. Tabii, zaten kırgın, umutsuz küskün seçmeni ikna edip sandığı getirmek de ayrı bir konu. Umuyorum bazı ilçelerdeki hatalar giderilir ve sükûnet sağlanır, kandırılmışlık duygusu bertaraf edilir. Her biri aylardır sahada çalışan aday adaylarının kazanılması gerekiyor. Hepsi emek verdi. Şimdi onlar da kırgın küskün!.. Biliyoruz ki 31 Mart, bir yerel seçim olmanın ötesinde önem ve özellik taşıyor. Olası seçim kaybı artık AKP karanlığının en dip noktasına taşıyacaktır ülkeyi. Hele İzmir’de… Kabul edilemez ve bedeli ödenmez!