Halk sandığa gidip oy versin, seçmenin yüzde 60’tan fazlasının oyunu alan başkanı seçimden sonra görevden al, yerine birisini kayyum olarak koy, bunu da yasaya bağla.
İçişleri Bakanı dosyaya gizlilik kararı koyduruyor, fazla yazamıyoruz. Ancak, İçişleri Bakanı suçlamayı açık açık ve ayrıntılı olarak yapıyor: “Tutuklanmaya ilişkin bazı hususlar kamuoyuna da malolduğu şekliyle, terör örgütüne üyelik için yargı mercilerinin aradığı; FETÖ terör örgütünün mahrem imamları ve terör örgütü üyeleri ile irtibatı ve ilişkisi, örgüt içinde aktif görev alma, örgüt talimatları doğrultusunda Bank Asya’ya para yatırma gibi çok sayıda, birbiri ile ilişkili ciddi bulgular muhtemeldir ki adı geçen belediye başkanının yargı mercilerince tutuklanmasına dayanak teşkil etmiştir.”
Soylu, kayyum atanmasını “5393 sayılı Belediye Kanununun 45’inci maddesinde 15.08.2016 tarihinde yapılan özel bir düzenlemeye” dayandırıyor. Yani teröre ilişkin bir suçtan başkan tutuklanırsa “belediye meclisi arasından seçim yapılması mümkün olmuyor”.
Sade vatandaşın aklına hemen şu soru gelir: Başkan terörden tutuklanırsa, belediye meclis üyeleri de “örgüt üyesi” kapsamında mı değerlendiriliyor? Suçun kişiselliğini bir yana bırakıp, meclis üyelerinin elindeki yetkileri yok etmenin demokrasi ve hukukla ilgisi olabilir mi?
2016 yılında yapılan düzenlemenin hukuka ve anayasaya aykırılığı konusunda bir itiraz yapıldı mı, bilemiyorum. Ancak, seçim sonuçlarının tamamen göz ardı edilerek, meclis üyelerinin seçilmemiş kabul edilmesi ile sonuçlanan defacto yani fiili bir durum var ortada.
İşin ilginç yanı, atanan kayyum da üç kişi atıyor ve meclisin, encümenin yapacağı işi üç kişi yapıyor. Yaptıkları iş de kanun gereği oluyor. Meclis üyeleri figüran bile değil.
Peki şu soruyu da soralım; atanan kişiler aldıkları kararlarla paraları dilediği gibi harcasalar, yakınlarına imar rantı sağlasalar, bir sonraki seçime kadar hesap soracak kimse olmayacak mı? Konu teröre dayandırılınca herhalde olmuyor…
Bu ülkede terörle savaşan genelkurmay başkanları teröristlerin gizli tanık ifadeleriyle terörist olarak tutuklandı. Yıllarca yattılar, sonra beraat ettiler, kendilerine pardon bile denmedi.
Aklıma takılan bir ifade daha var Soylu’nun Ertuğrul Öztürk’e yazdığı yazıda; “kamuoyuna da malolduğu şekliyle” demesi. Böyle deyince arkasından herşeyi söylüyor, ama ortada bir yayın yasağı var, siz söyleyemiyorsunuz.
Soylu’ya “kamuoyuna da malolduğu şekliyle” sizin hakkınızda şöyle bir iddia var denebilir mi? Tabii ki hayır. Yöneticiler bildiğini okuyor, adına da “Anayasa ve kanunların bizlere verdiği yetki ve sorumluluk çerçevesinde hukuk kurallarına uygun” deniyor. Yasalara uygun ama bazı yasalar hukuka uygun mu? Orası tartışılıyor.
Neyse, Türkiye’de özgür eleştiri ortamı oluşuncaya dek, biz bu işi biraz Trump’a bırakacağız herhalde. Ancak, düşüncelerimizi “yasalara uygun” olarak söylemeye devam edeceğiz.
Kayyum Yağcılığı
Konumuz kayyumun kişiliği değil, suçlama hiç değil. Konu demokrasi, özgür eleştiri, birey hakları, adalet.
Yasalara göre bir başkan görevden alınabilir, kanımca meclis görevine devam etmeli. Meclis görevini yapamayacak ise, o da görevden alınmalı.
Seçimin ertesinde başkanı görevden alıp, meclisi esir duruma düşürmek demokrasi ile uyuşur mu?
Kayyum atamasını demokrasiye geçiş için bir fırsat olarak görenlere, kayyuma alkış tutanlara bir sözüm var: En kötü başkan, süper kayyumdan iyidir. Başkanı değiştirebiliriz, sizin kayyumu değiştirmeniz ise zor.
Siz galiba demokrasi değil, rantınıza ortak arıyorsunuz.