NAe Sao Paulo savaş gemisinin sökülmek istenmesi süreci tam bir kırılma noktasıdır!
Bugüne dek yüzlerce gemi söktüler. Hiçbir gemi için böylesi kitlesel ve bütünlüklü direniş gösterilmemişti. Üstelik uluslararası dayanışma da söz konusudur.
Tüm bilgileri toparlayıp, Türkiye’ deki siyasal-mafyatik ilişkileri de göz önünde bulundurunca, geminin Türkiye’ ye sokulacağı ve söküleceği izlenimini ediniyorum.
Türkiye’ ye verilen rol bu! Avrupa Birliği’nin, Akdeniz çevresinin nükleer dahil her türden tehlikeli atığın çöplüğü olmak! Bunu hep yaptılar!
İskenderun’da yedi yıl demirli bekledikten sonra batırılan İspanyol bandıralı Ulla isimli gemi bunlardan biridir. İspanya’nın çimento fabrikalarının radyoaktivite yüklü tozlarını Doğu Akdeniz’ de Türkiye karasularında ve İskenderun Körfezi’nde bilerek isteyerek batırdılar. Türkiye kamuoyunun tepkisi ölçüldü.
İzmir Gaziemir’ deki Aslan Avcı Kurşun Fabrikası atık gömü alanındaki Eu 152 ve Eu 154 radyoaktivite saçan atıklar hangi Avrupa ülkesinden sokuldu ülkemize? Türkiye’nin nükleer enerji santrali yoktur. Nükleer enerjiyle çalışan gemisi de yoktur denizaltısı da!
Devlet yetkilileri ve siyasiler neden yedi yıl sakladılar bu radyasyon tehlikesini halktan? Korkuları neydi? Hangi amaçlara hizmet ediyorlardı?
Ülkemizin ekonomik, askersel, siyasal bağımsızlığından söz edebilir miyiz? 1950’li yıllardan itibaren nasıl bir yol izlendi emperyalizmin amaçları için?
“Küçük Amerika” olmak, NATO’ya girebilmek için Kore’ ye asker yollamak! 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül askersel darbeler...
Ülkenin beynine vuruldu hep! Üretkenliği engellendi. Emek ve emekçiler ezildiler hep!
Batı denilen emperyalist odağın sadakalarına muhtaç hâle getirildi ülkemiz. Borç batağında boğuldukça boğulduk!
Şimdi işte bu pislik gemilerini de getirip söktürüyorlar! Buna uygun politikacılar yerelde ve merkezde iktidardalar. Muhalefetin de milletvekilleri gemi sökümcülerle baş başa gizli görüşmedeler. Sorarsanız, partilerindeki görevleri gereği olduğunu söyleyebilirler; inanırsanız...
Hukuk tanımaz İslâmcı-Türkçü faşist ittifak egemenliğinde yönetiliyoruz. Mafya yedeklerinde. Herhalde cezaevi ziyaretlerini ülkemizin demokratik geleceği için hayra yormuyorsunuzdur.
Kanımızla banyo yapmayı plânlayanlar bugün neleri açıklıyorlar dinliyor, okuyorsunuz.
Altın, nikel madencilikleri; taş ocakçılığı; suların ticarileştirilmesi; ormanların yakılması; koyların ve dağların tepelerin satılması; İstanbul Kanalı...
Bunlar yapıldıkça yoksulluğumuzun artması, kültürel ve ahlaksal yozluklar, toplumsal değerlerin yok edilmesi sonuçlarını yaşıyoruz. Bunları kabul etmememiz gerekir.
Korku İmparatorluğu kurdular. Ama bilmiyorlar ki, korkmayanlar da var.
İşte onlar mutlaka safları sıklaştırmalılar daha daha sıklaştırmalılar. Kırılma noktasındayız. Uluslararası dayanışmayla bu gidişe dur demeliyiz. Zaman çok daraldı hem de çok! Derhal Avrupa Parlamentosuna baskı yapabilecek çevreleri uyarmalıyız; bu gemiyi ivedi olarak alacakları bir kararla durdurabilirler.
Türkiye’ deki siyasal güç, devlet erki bu geminin sökülmesinden yana. Bu tür işlerle var olmayı tercih ediyorlar; işleri güçleri pislik!
Haydi hep beraber ve omuz omuza bu gemiyi engelleyelim. Ülkemizin nükleer çöplük olmasına izin vermeyelim. Avrupa’nın tehlikeli atık mezarlığı olmayalım! Dayanışmayla daha çok dayanışmayla...