Kaç yıl oldu hatırlamıyorum. İzmir Kitap Fuarlarının birinde birkaç yazar/şair arkadaşımla birlikte bir panele konuşmacı olarak katıldım. Konumuz, fuar anılarıydı. Arkadaşlarım, o zamana değin bilmem kaçıncı kez katıldıkları fuarda başlarından geçen çoğu komik anılarını anlattılar. Sıra bana geldiğinde “Ben kitap fuarlarına karşıyım!” diye girdim söze. Tabiatıyla bu çıkışım, dinleyicileri şaşırttı. Öyle ya, karşıysan burada işin ne, diye düşündüler. Arkasını getirmek benim için hiç de zor değildi. Çünkü bizde yapılan kitap fuarından çok kitap sergisi, ya da kitap pazarıydı. Satış yapılıyordu ve bu, fuar mantığına aykırıydı. Katılımcı yayınevleri kitaplarını tanıtmak değil, satmak için buradaydılar ve yazara yönelik imza günleri, yapmak istedikleri satışı hızlandıran bir şeydi. Dolayısıyla siz “çok satan yazar”sanız, yani iyi skor yaparsanız yayınevinin gözdesi oluyordunuz. Bunun birçok yazardaki tezahürü, “kaç kitabı imzalayıp sattığı” şeklindeydi. Bu, hiç kimse kusura bakmasın ama onur kırıcı bir şeydi. Server Tanilli orada, kitap standında boş boş otururken arkasına medyanın gücünü almış “yazıcı”ların önünde giderek uzayan kuyruklar varsa… Orada söz bitmiştir.
Birkaç yıl önce Ceyhan’daki kitap fuarında yaşları 14-15, hadi bilemediniz 16 olan öğrencileri tanıdım. Garip garip isimleri olan kitaplara merak salmışlar, birçoğu da alıp okumuştu. Kiminin kahramanı psikopat bir gençmiş, kimi asansörde olmadık şeyler yapıyormuş filan… Ayaküstü sohbeti biraz koyulaştırdıktan sonra onlara Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i, Demirtaş Ceyhun’u filan sordum. Hiçbirini tanımıyorlardı. Hayretler içinde kaldım. Gözetmen öğretmene açtım konuyu, omuzlarını kaldırıp indirerek çaresizliğini söyledi. Hiçbir edebi değeri olmayan o ‘kitap’larda neler anlatıldığını bilmek için alıp okumak bile gereksiz. Çocukların davranışlarında, konuşma ve birbirlerine hitap şekillerinde görebiliyorsunuz zaten.
Yakın zamanda Alanya Kitap Fuarında, ardından Kırşehir ve en son Denizli Kitap Günlerinde oldum. Bazı düzeysizlikler bir yana, birçok güzel anılar da edindim. Umut verici, gönendirici şeyler de az değil. Zaman birçok şeyi geliştirir ve değiştirir çünkü. Ben böylesi kitap fuarlarında ya da şenliklerinde esas olarak dost edinmeyi önemserim. Özellikle çocuk okurların benimle konuşmaları, soru yöneltip yanıtlarımı ilgiyle dinlemeleri, kitaplara dokunmaları, yazmaya özenmeleri azımsanacak şey mi?
Çocukların popüler yönsemelerden uzakta kalıp yazınsal değeri olan kitapları seçmesi konusunda ebeveynlere ve tabii öğretmenlere çok iş düşüyor. Kitap fuarlarının işlevi yeni okurlar yaratmak olmalıdır. Kaba bir ticaret mantığıyla yapılan ve adına “fuar” denilen etkinlikler, kitap fiyatlarının da giderek artmasıyla felaketle sonuçlanabilir.
Yazarlar, yayıncılar, dağıtımcılar… Böyle bir felakete hazır mıyız?