Nur içinde yatsın annem Müge Anlı'nın programını hiç kaçırmazdı.
Sabah afyonum patlamadan uyanıp televizyondan gelen avaz avaz bağıran insan seslerini duyunca "Anne kapat şunu Allah aşkına" diye çemkirdiğimde "Kapatamam takip ettiğim bir olay var" deyişi dün gibi kulağımda.
Ki genelde şunu kıs, bunu kapat dediğimde beni kırmazdı çiçeğim.
Ama Müge Anlı kırmızıçizgisiydi.
Yaşlandıkça, özellikle de O'nu kaybettiğimden beri annem içime kaçtı sanki.
Bir bakıyorum onun gibi yürüyorum, onun gibi beslenmeye başladım, onda kızdığım ne varsa yapıyorum falan...
Müge Anlı'nın programıyla da birçoğunuz gibi Palu Ailesi ile tanıştım ama sonra annem gibi müptelası oldum.
İzlediğiniz bütün CSI dizilerini, suç temalı filmleri unutun.
O izlediklerinizde olsa senaryoyu kim yazdıysa kıçı açıkta kalmış dediğiniz olayları birebir canlı yayında yaşıyorsunuz.
İrfan sahibi, namus için yaşayan, komşusu açken tok yatmayan, mert, delikanlı, muhafazakar Anadolu insanının günümüz versiyonu sizi kanepeye çivi gibi çakıyor.
***
Diyeceksiniz ki biz zaten son 20 yıldır göreceğimizi gördük.
Programı izlemiyorsanız hiçbir şey görmediniz.
Ama konumuz bu değil.
Daha önce programa çıkanlar sıradan bir vatandaş olarak polise gittim beni dinlemedi, savcı beni odadan kovdu, hakim bizi azarladı diyenlere Müge atmaca gibi atlardı.
"Benim programımda polise, adalete laf edemezsiniz, siz derdinizi anlatmayı becerememişsinizdir" vs. diyerek insanların lafını ağzına tıkıyordu.
Çünkü dosyaların azımsanmayacak bir çoğunluğu en nihayetinde stüdyoya polisin gelmesi ve adaletin yerini bulmasıyla biterdi.
İzleyiciler olarak bizim de şöyle bir gazımız alınırdı.
***
Söylentiler şöyleydi ki Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Birimleri programa her türlü desteği veriyordu.
Programın yayınlandığı kanalı da göz önünde bulundurursak buna kimse şaşırmıyordu.
Fakat son dönemde izleyicinin de dikkatini çeken garip şeyler olmaya başladı.
Son örnek: Yine Anadolu'muzun tontiş bir teyzesi çıktı ve dedi ki "Sevgilim kardeşimi döverek öldürdü, cesedi evde 6 gün durdu, ceset kokmasın diye çiçek sular gibi her sabah suladık"...
Ve bunu söylerken de kıkır kıkır güldü.
Sonra bu tontiş teyzenin başka vukuatları da ortaya çıktı.
Günler geçti, gel gör ki stüdyoya gelen giden olmadı.
Müge giderek bozuldu ve yavaş yavaş isyan etmeye başladı.
Çünkü artık ona da sıradan bir vatandaş muamelesi yapılmaya başlanmıştı.
Yürütme ve Yargı'nın gerçek işleyişiyle tanıştı.
***
Ben bunun ağır bir mobbing olduğunu düşünüyorum.
ATV'de yayınlanan hem Müge Anlı'nın hem de Esra Erol'un programları adeta malum kesimden yayılan çürümüşlüğün resmiydi.
Sırlar dökülmeye duvarlar yıkılmaya başladı.
Hem Müge hem de Esra her milli bayramı stüdyoda coşkuyla kutluyor; her 10 Kasım'da Gazi'yi layığıyla anmaları belki de rahatsızlık veriyordu.
Belki de yavaş yavaş kanalın içinde bulunduğu medya grubunun Truva atları gibi oldukları düşünüldü.
Ve önce Müge'ye ağır bir mobbing uygulanarak sen kendi isteğinle git denilmeye başlandı.
Bu bir izleyici olarak benim hissettiklerim.
Anlı'nın son günlerde her yayına daha sinirli daha tahammülsüz çıkması sanki hislerimi destekliyor gibi.
Neyse… Bakalım ilerleyen günler ne gösterecek, göreceğiz.