İsrail’in Gazze’ye saldırısında ivme düşüklüğü var. Rehine değişikliği görüşmeleri nedeniyle bir yavaşlama söz konusu olabilir.
Lübnan’a ve Suriye’ye yapılan hava saldırılarının, suikast bombalamalarının bir amacı var. Hizbullah’a dönük gözüken bu saldırılar Lübnan ve Suriye’yi savaşın içine çekmek için mi, yoksa etkisiz kılmak için mi yapılıyor acaba? Her Ortadoğu haberinin içinde “İran destekli Hizbullah veya terör örgütü” denmesiyle belleklerde İran izi bırakılıyor.
İran, ABD’nin dış siyasetinin olmazsa olmazı. Barack Obama 4 Kasım 2008’de seçimi kazandı. 20 Ocak 2009’da yemin ederek göreve başladı. İran için Orta Doğu’daki tehlike dedi. Ondan önce George W. Bush da öyle konuşuyordu, Trump da öyle. Biden da farklı değil. Bu dış korku ile, haritada İran’ın yerini bilmeyen Amerikan halkı başkanın etrafında birleşiyor. Türk halkı 70 yıldır “komünizm korkusu, PKK terörü” sloganlarına yansıyan korku siyasetine zaten aşina, yani alışkın.
Gündem için konu bulamayanlar Amerika Orta Doğu’dan çekiliyor diye bir iddia ortaya attılar. Üç gün sonra da ABD çekilmiyor deyip işin içinden çıktılar. Yandaşların işi gücü Amerikan yalakalığı. Üstelik Amerika’yı eleştirir gibi yaparken bile yağ çekmekten geri kalmıyorlar.
ABD, Türkiye’yi F-35 programından çıkarmış, “talimatla” İsveç’in NATO üyeliği onayını bizden almış. Yandaşlar neredeyse “programdan çıktığımız iyi oldu” diye bundan olumlu sonuç çıkarmaya çabaladılar. Ayın son günündeki bir programda “terör ve güvenlik uzmanı” “Rüştünü ispat etmemiş F-35’i alıp da ne yapacağız?” sorusunu sorabildi. Diğerleri hemen düzeltti, programa girersek üretimde “know-how” sahibi olabileceğimizi söylediler. Tabii ki öyle; hem üretiriz hem de ticari sır dediğimiz teknolojik bilgiye ulaşabiliriz.
ABD, halen 172 ülkede çeşitli ölçeklerde 800'e yakın askeri üs ve Amerika ana kıtası dışında 320 binden fazla asker bulunduruyor.
Hedefi belli, tek başına dünya hakimiyeti. Ancak, yanına bazı devletleri alarak “tek devlet” görünümünü saklamaya çalışıyor. Dünya bunun farkında, ama bazı devletler görmezden gelip Amerikan kuvvetlerine yandaş kuvvet veriyor. Örneğin, Kızıldeniz’deki barış donanmasına İngilizler savaş gemisi yolladı. Yemen’deki Husilere ABD ile birlikte saldırdılar.
Orta Doğu’ya dönersek, Amerikan askeri üssüne saldırı oldu, 3 asker öldü 30’dan fazla asker yaralandı. ABD Ürdün’deki üssümüze saldırı oldu dedi. Ürdün de “üs bizim sınırlarımızda değil” diye açıklama yaptı. O zaman üs nerede? Suriye sınırları için de miydi acaba? Yoksa Irak sınırı içinde miydi? Bu konularda henüz bir açıklık yok.
Haberler İran’ı işaret ediyor ama, Putin’in olası Türkiye ziyareti öncesi gündeme yine Rus hava savunma sistemi, yani S-400’ler getirildi.
Haberlerde Beyaz Saray’ın “F-35 Programı S-400 kullanımıyla bağdaşmıyor diye açıklama yapılıyor” açıklamasına gönderme yapılıyor. Beyaz Saray “Türkiye, S-400 kaygımızı giderirse F-35 programına dönebilir” diyor.
ABD’nin S-400 konusundaki tavrı çok net. 2019 Temmuz’unda ilk partiyi teslim aldığımızın ertesi günü F-35 programından çıkartıldık. Parasını verip aldığımız uçaklarımızı vermediler, pilotları eğitimden çıkardılar, F-16 uçak ve modernizasyon kit satışını durdurdular.
Asla vermeyiz dediğimiz İsveç’in NATO üyeliğine kabulü için onay verdik. F-16’ların sorunu çözülecek gibi duruyor. Şimdi Putin Türkiye’ye gelirken F-35 programını havuç gibi uzatmanın altında yatan mesajı Türkiye nasıl değerlendirecek?
İsmet Paşa bir söyleşide şöyle demişti: “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer. Uyurken bile gözün açık olacak.”
Türkiye, İsmet Paşa’nın dediği gibi gözü açık olmak durumunda…