Onlar; kinden, nefretten büzüşmüş çirkin yüzleriyle, lağım akıtan ağızlarıyla siyasetin kirli figürleri. Onlar; ölümden, kandan, kaostan beslenenler. ‘Barış, dostluk, hoşgörü, birlikte eşit yaşam hakkı’ dendiğinde gün ışığı görmüş vampir gibi saklanacak karanlık delik arayanlar. Onlar, bu ülkenin üzerine karabasan gibi çökenler!
Korku salmak en büyük becerileri. Tehdit, ölüm, öldürmek en sevdikleri. Onlar çok değil ama siyaseti ve toplumu domine ediyorlar ne yazık ki! Hatta muhalefeti bile sindiriyorlar!..
Örneğin bu ülkede bir siyasetçi, 6 milyon oy almış, TBMM’nin 3’üncü büyük partisine, seçmenlerine ‘itlafı gereken haşere sürüsü’ diyebiliyor. Parti önemli değil, daha yeni CHP Genel Başkanını ölümle tehdit eden mafya bozuntusunun da yanında hizalanmıştı bunlar.
Kendilerinden olmayana ‘yaşam hakkı vermeyen’, siyaseten bekalarını her şeyin, herkesin üzerinde tutabiliyorlar!
Milyonlarca seçmene ‘itlaf edilecek haşere’ olarak bakan, bunu söyleyen bir figür, ne umuyor olabilir? Tahrik ederek kargaşa yaratmak ülkeyi kaosa sürüklemek olabilir mi? Başaramıyorlar, başaramayacaklar!
Ammaa… Muhalefetteki tüm partilerin, içlerinden hangisine olursa olsun bu üslupla yapılan her türlü saldırıda yekvücut olması çok önemli. Tehlikeli gidişe karşı ‘demokrasi cephesi’ oluşturmaya yanaşmayan, ‘canım bana mı saldırıyor, HDP’ye saldırıyor’ deyip sessiz kalan her parti, en az akp, mhp kadar ülkenin felaketinin felaketinden sorumlu olacaktır.
Diploması rafta, yaptırım kapıda…
Önüne gelene atarlanıp ‘Eyy..’ diye başlayan cümlelerle dünya liderlerine saldırmak, ‘Sen kimsin be’ diyerek kural teamül tanımadan hakaret etmek… Diplomasiyi rafa kaldırıp sözüm ona ‘güçlü ülke’ havasıyla içeride milliyetçilik duygusunu körüklemek… Sonuç? Dünyada dostu olmayan ülke konumundan peş peşe yaptırım kararları alınan ülke konumuna gelmek! Sebep, sonuç ilişkisi bu!
Bundan içeride başarı öyküsü çıkar mı? Artık biraz zor. 2,5 milyar dolar gömdüğümüz S400’ler görünen o ki depoya gidiyor. Trump giderayak ABD’nin ‘Hasımlarıyla (düşmanlarıyla) yaptırım yoluyla mücadele etme yasası’ kapsamında Türkiye’ye ilk yaptırımları başlattı. Sırada AB ülkelerinin yaptırımları var.
Peki yaptırımın karşılığı olamaz mı? Kapat İncirlik’i, çık Nato’dan! Kıbrıs nedeniyle uygulanan ambargoda Ecevit kapatmıştı İncirlik üssünü… Yer mi, yemez tabii!..
İktidarın içte ve dışta tüm yanlışlarının kötü yönetimin faturası hep halka çıkıyor. Koşullar her geçen gün ağırlaşıyor. HDP hariç muhalefet de yine iktidarın yanında hizalanıyor. Denmiyor ki, ‘Bunlar senin iş bilmezliğin, kötü dış politikan yüzünden ülkenin başına geliyor…’ Ne diyeyim, oy kaygısı her şeyin üzerine böyle çıkıyor işte.
Meteorolojiyi kapatın, artık Diyanet var!
Cehaletin devlette vücut bulmuş haliydi Diyanet’in ‘yağmur duası’ saçmalığı… Bilindiği gibi Meteoroloji bir bilim dalı ve bizim cahil takımı bilimden nefret eder. O nedenle, Diyanet işe el atmış, yağmurun geleceği günler öncesinden açıklandığı halde Cuma hutbesinde yağmur duası okunmuş; dua okunurken zaten yağış alıp başını gitmişti… Bu, Cumhuriyet tarihinde bir ilk. Cehaletin devlette tavan yapmış hali.
Şimdi denebilir ki, ‘Kapatın devletin Meteoroloji birimini, yerine Diyanet baksın!’ Bodrum’un en güzel koyunda 100 milyon liraya külliye inşaatına başlayan Diyanet, orada manzaraya bakıp, hava durumu tahmini yapsın; olmaz mı?