Körfez ülkeleri petrol ve doğal gaz nedeniyle çok zenginler. Nüfusları az olduğu için şeyhler, krallar “petrodolarları” ne yapacaklarını bilemediler. 2018 rakamlarına göre, kişi başına nominal GSYİH değerlerine göre, dünya ortalaması 11,355 Dolar. Biz 9,346 Dolar ile dünya ortalamasının altındayız. Suudi Arabistan ve Bahreyn’in kişi başına milli geliri, bizim 2 buçuk katımız, BAE’nin geliri bizimkinin 7 misli, Katar ise 9 misli.
1970 Yılında 1.80 Dolar olan ham petrolün varil fiyatı, Haziran 2008’de 139 Dolar oldu. Körfez ülkeleri petrol üzerinden müthiş paralar kazandı. Yattıkları yerden doğal zenginliği çıkaran yabancılardan gelen paralar bu ülkeleri tembelliğe itti. Batılılar kazanılan bu paralardan pay almak için onları inşaat sektörüne ittiler.
Bunların bizde en fazla bilinen örneği Dubai. Orada birçok kez bulundum, bankacılarla, işadamları ile de görüştüm. Sözün özü; ne kadar uçuk, kaçık proje varsa destek veririz. Bu nedenle en yüksek bina yarışmasına karıldıkları gibi, her katı ayrı dönen gökdelen evler, kapalı salon kayak pisti gibi projeler turizme de katkı yaptı. Bir de insan eliyle yapılan adalar projesi var ki, Palmiye Adaları olarak bilinen projelere 15 milyar Dolardan fazla para harcadılar.
Projelerin Batının en yetkin mühendislik, mimarlık şirketlerince yapıldığını ve inşaatların da yine Batının güçlü müşavir firmalarınca denetlendiğini söyleyeyim. Bu yatırımlar dünyanın ilgisini çekti. Projelerden villa alan David Beckham ve Michael Owen da reklam vesilesi oldular. Yüzyıllar boyunca ticarette çok iyi durumda olan Dubaililer petrol sonrasında da ticaret ve turizm içim önemli aşama kat etmiş oldular…
Denizi doldurarak yapılan projeler uydudan görülebilen inşaatlar. Dubai’nin başarısını gören Bahreyn “Durrat Al Bahrain” adasını yaptı. Kuveyt “Yeşil Ada” projesini 2019’da tamamladı. Bu proje 280 bin metrekarelik alanı kapsıyor. Durrat Al Bahreyn’in alanı 700 bin metrekare. Dubai’de ise sadece Palm Jumeirah adası 5 milyon 720 bin metrekare.
Körfez ülkeleri denizi doldurarak alan kazanıyor, büyük projelerle ülkesinden söz ettiriyor. Burada sessiz kalan Suudi Arabistan var. Suudiler eşlerini, kız arkadaşlarını araç kullansın diye Bahreyn’e, Dubai’ye, Umman’a götürüyor, Büyük projeleri yok, Basra körfezinde karşıda İran, Kızıldeniz’de Sudan ve Mısır onlara bakıyor.
Denizde büyük ada yapmak çok para istiyor. Ayrıca ne tepesi var ne de yeşilliği
Gel gelelim Türkiye’de hepsi var. Üstelik doğal SİT olarak korunan binlerce yer var.
Türkiye’de parlamenter geri planda, hükümet bir kişinin emrinde. O kişiyi “ikna” edersen bir kararname ile her yeri alırsın. Milyarlarca Dolar harcayacağına, iki milyar yatırıyorum der ve inşa edeceğin on binlerce villayı Suudi zenginlere satar köşe olursun.
İşin ilginç yanı genelde Arap yarımadasındaki ülkelerin değil, Kuzey Afrika ülkelerinin de sevmediği bir ülke Suudi Arabistan krallığı. Ama oradan buraya ihtilaller döneminde ne paralar aktı, ne paralar… Gizli bir ittifakın ötesinde bir ilişki var sanki…
Bir iddiaya göre İtalya’da gözaltına alınan bir genç Suudi Arabistan istihbarat örgütünün elemanlarınca Arap kılığında, kırmızı pasaportla ülkeden kaçırıldı mı? Yıllar sonra Trump aleyhine yazılarıyla bilinen Kaşıkçı cinayetine kadar giden bir örgü var mı? Aynı zamanda Suudi Arabistan kralını eleştiren Kaşıkçı’nın ölümünden sonra kral muhalifleri de yönetimden ayıklandı mı?
Bunlar uluslararası satranç ve güç gösterisi. Basın kurgulu haberlerle kamuoyunu oyalar, şekillendirir o kadar.
Bir kararname ile ilan edilen Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’nin arkasına ve önüne bakmak gerek.
Urla kayyum harekâtı bu planın sadece bir parçası… Peki, CHP bunun neresinde?