Her geçen gün daha fazla inanıyorum ki, bu ülkede seçimi kaybedeceğini en fazla ‘tek adam’ biliyor!.. Öyle olmasa, ülkeyi seçim sonrası dönemde yönetilemez hale getirir mi? Tekrar seçileceğine inansa, ekonomi, sağlık, eğitim, yargı.. aklınıza gelebilecek her alanda bu kadar dibe vurduracak politikalar üretir mi?.. Yok yok..Gerçekten kaybedeceğini biliyor, ‘benden sonra tufan’ misali yıkımı körüklüyor!.. Hiçbir iktidar sahibi, sandıktan kendisinin çıkacağına inandığı bir seçimin sonrası için ülkeyi bu hale getirmez.
Plan şu olabilir mi? Yönetimi devralacak yeni kadrolar bu sorunlarla boğuşurken, kendisi de ana muhalefet parti lideri olarak sanki bu yıkımın sorumlusu değilmiş gibi ‘ülkeyi ne hale getirdiniz’ diye tempo tutacak…
Vallahi, olur mu olur!..İstanbul’da, Ankara’da yapmadılar mı? 25 yıldır yerel iktidar oldukları bu şehirlerde geçmişten gelen pek çok sorunun bugün yarattığı tablodan yeni belediye başkanlarını sorumlu tutmuyorlar mı?
Misal, enflasyon sorunsalımız!..İktidarın enflasyon diye bir derdi var mı; yok. Zaten ülkede enflasyon olmadığını bile söylüyorlar. Karşılıksız bas parayı ver piyasaya, ‘maaşlar arttı’ algısı yarat ama enflasyon patlamış üç kuruş artış da iki günde erimiş; ne gam!
Arada ‘deneme yanılma’ metoduyla yeni baskı yöntemlerini devreye sokmaya çalışıyorlar ama ona da güçleri yok!.. Sansür yasasını sessiz sedasız Ekim’e erteleyiverdiler. Eski güçleri olsa ‘kamuoyu tepkisi de neymiş’ deyip yürür geçerdi; artık o da yok.
Nedir bu idam sevdası…
İktidarın küçük ortağı gibi görünen ama aslında ‘yöneten’ konumunda olan Bahçeli’nin hiçbir siyasi risk almadan yürüttüğü siyasal çizgisinde ve gündeminde ne enflasyon ne pahalılık ne yokluk yolsuzluk, ne işsizlik var!.. Millet İttifakının adayı kim olacak diye meraktan çatlayan ama kendisi bir lider olarak adaylığı aklından bile geçirmeyen Bahçeli, ‘tek adam’ın çevresini de boşalttı, yola çıktığı siyaset arkadaşlarını tasfiye etti ve AKP’yi kendisine benzetmekle kalmayıp, bir de mahkum etti. Yine Erdoğan seçilsin, yine ‘küçük ama benim’ anlayışıyla yönettiği partisiyle risk almadan varlığını sürdürmeye devam etsin; istediği bu!..
Konuşmaları artık ‘cezai ehliyeti yok’ dedirtecek kadar saçma ama ülke yönetiminde söz sahibi!.. Neymiş, Kılıçdaroğlu orman yangını çıkacağını nasıl önceden biliyormuş! Ne bilim, ne uzman görüşü, ne yaz aylarında zaten hep var olan yangın riski… Haberdar bile değil. Aklınca Kılıçdaroğlu’na ‘senin haberin vardı o halde yangında parmağın var’ demeye getiriyor. Herhangi biri söylese gülmekten çatlar, ‘cehaletin bu kadarı da olmaz’ dersin ama bu iktidarın sesi!...Gülemiyorsun, ancak halimize acıyorsun.
Neymiş, orman yangınına idam cezasıymış!.. Her fırsatta dillerinde hemen ‘idam’ cezası. Yangına karşı önlem al, o yok!.. Kadın cinayetine ‘idam’ cezasıymış!.. Pınar Gültekin’in katiline en fazla 14 yıl yatacağı ceza nasıl verilir; bunu sorgulamıyor bile. Akıl fikir, idam cezasında!..Yaşatmak değil, öldürmek; önlem almak değil idam etmek! Bu ceza çıkarsa da muhalifleri de bunun içine atıverirler; al sana idam!...