Benim anne tarafım Yugoslavya, baba tarafım Yunanistan göçmeni. İki taraf da mübadele öncesi gelmişler İzmir’e. Ama yine de Atatürk’ün mübadele kararını her zaman sorguladım ve çok hüzünlü buldum.

Geçenlerde Girit adasındaki sokak müzisyenlerinin mübadeleye ağıt şarkısına denk geldim.

Ve ben de şöyle bir paylaşım yaptım: “Ata’nın anlayamayacağım ve hep içimi acıtacak bir kararıdır mübadele!”

Liseden sonra Almanya’ya yerleşen ama bir ayağı ve evi anne toprağı Yunanistan’da olan kuzenim Erdoğan bana uzun bir mesaj attı…

Noktası virgülüne şöyle:

“Kuzen… 70’li yılların başında ERT’de yapılmış bir program var.

Kurtuluş savaşında esir düşmüş iki zanaatkar Yunan askeri Çankaya Köşkünün onarılmasında çalışmışlar.

Onların anlattığına göre Atatürk onlarla çok muhabbet edermiş. Anadili gibi Yunancası olduğunu, Yunan tarihini çok iyi bildiğini ve onlara o tarihi anlattığını söylüyorlar.

Onu öven bir söyleşi.

Kendilerine çok iyi davrandığını ve çok bilgili olduğunu anlatıyorlar.

Ama Yunan’a çok kızgın!

Osmanlı’ya karşı ayaklanıp bağımsızlığını kazandıkları için onları hain görüyor.

Dişlerinizin arasında Türklerin eti ve kanı var, hainsiniz diyor.

Hiç güvenmiyor.

Anadolu’da Kurtuluş Savaşını yapmış biri, onların Osmanlı’ya ayaklanmasını hainlik, nankörlük olarak görüyor.

Bazen biz Atatürk’ün Osmanlı paşası, bir imparatorluk paşası olduğunu unutuyoruz.

Ama öyle eğitilmiş.

Anadolu’da kalacak Yunan’ın ayaklanmasından çekiniyor.

Mübadelede Yunan’dan gelenler, giden Yunan’ın malına konarken, Anadolu’dan Yunanistan’a gidenler tam sefalet içinde yaşayıp üstelik o tarafın halkından hiç kabul görmüyorlar.

Yunan’dan gelen Türklerin de bırakmak zorunda oldukları çok mal olmuş ama Türkiye onlara çok yardım ediyor.

Yunan tarafına gidenler arasında bütün mal varlığını kaybedip ölene kadar fakirlikle boğuşanların sayısı inanılmaz büyük oranda.

15 yıl Selanik, 3 yıl Üsküp’te okumuş ve ilk defa Anadolu’ya 18 yaşında gelmiş birinin anadili gibi Yunanca bildiğini anlatamazsın.

Bütün devrimlerinin arkasında yatan ana nedenin Selanik kültürü almış olmasını da...

En yakın silah arkadaşları bile sonradan onu dışlıyor.

O devrimler Anadolu’da doğup büyümüş Osmanlı paşalarının anlayabileceği kabul edebileceği devrimler değil.

***

Bizim Selanik’teki evin altında lüks bir çantacı var. Marka çantalar satıyor.

Geçen yaz Almanya’ya döneceğimiz gün benim oğlan “Baba dükkânda bir çanta var çok hoşuma gitti ama çok pahalı, almak isterdim” dedi.

Laptop falan konulacak, deri güzel bir çanta.

Gel lan alalım dedim.

Girdik dükkâna Almanca konuşuyoruz. Yaşlı bir kadın geldi yanımıza 70-75 yaşlarında.

Önce Almanca konuştu bizimle, yıllarca Frankfurt’ta çalışmış falan…

Çocuklarına o dükkânı açmış.

Ben de aslında Türküm deyince Yunanca konuşmaya başladık.

Dedi ki nerelisin?

Smirni Kordelio deyince başladı hüngür hüngür ağlamaya.

Benim oğlana sarıldı okşuyor yanaklarını … Ama benimki tam bir Alman, ruhsuz!

Kadının anne babası İzmir Karşıyaka’danmış.

Yunanistan’a geldiklerinde çektiklerini ağlayarak anlatıyor.

Sonra oğluna dönüp dedi ki “Bu çanta Karşıyakalılara bizden hediye. Para almıyorsun!”

Çanta 150 Euro civarı…

İtiş kakış almalarına ikna ettim.

Bu arada benim oğlan anlamıyor tabii. Alman kafası basmıyor.

Salak mı bunlar diyor içinden.

Neyse işte kuzen… Bu mübadele iki tarafı da topraklarından koparmış.

Ama dediğim gibi Anadolu’dan gidenlerin çektiği acılar Türkiye’ye gelenlerden kat be kat fazla.

Gelelim sonuca…

Atatürk’ün mübadele kararı hem beraber büyüdüğü halkın ihanetine duyduğu öfke hem de insan üstü mücadeleyle kazanılmış zaferin sağlamasıydı.

Ve inan haklıydı.

Mübadele ve mübadillerle ilgili çok kitap okudum.

Ama kuzenin bu anlattıkları şimdi kafamda bir yere oturdu.

Özetle neyi paylaşamadık ve paylaşamıyoruz acaba bu koskoca dünyada…

Değdi mi, değiyor mu bunca acıya?

Kim kırdırıyor komşuyu komşuya?

Ve bu topraklarda, hâlâ…