Bir tanıma göre millet; tasada, sevinçte ve kıvançta bir olabilen insan topluluğudur. Yaşanan felaketler sırasında gösterilen tavırlar tasada bir olamadığımızı, giderek ayrışıp bölündüğümüzü bir kez daha yüzümüze vurdu ve her birinin cevabı acı olan şu soruları sordurdu:
Zor zamanlarda, felaket anlarında bile bir olamayan insan topluluğuna millet denebilir mi? Tüm kurumlarıyla halkının yanında yer alamayan bir devlet ne işe yarar? Ortak acıların, zorlukların olduğu günlerde bile birlikte yaşadığı insanların acılarını azaltmak, zorluklarını gidermek için katkı vermek yerine yalanlar üretenler ‘milli birlik ve beraberlikten’ bahsedebilirler mi?
Dünyanın her yerinden gelen insanlarla dolu havalimanı, otoyollar, ana yollar ve ara sokaklar kar altındayken, hem belediyenin hem merkezi yönetimin çalışanları canla başla çalışıp insanların hayatını biraz olsun kolaylaştırmaya çalışırken devletin birliğini temsil etmesi gerekenler MOBESE kameralarından balıkçı yollarını izliyorsa ne demeli?
Yaşanan acıları yarıştıranlar, birbirinin eksiğini tamamlamayı değil açığını aramayı, bulamazsa bariz yalanlarla açığı varmış gibi göstermeyi kendine yöntem bilenler, rakibini başarısız göstermek için halkın acı çekmesine bile razı olanlar halkın temsilcisi, yöneticisi olabilir mi?
Yaşadığımız kara kış günleri bize toplumu bir arada tutmayı değil ayrıştırmayı, sorunlarına çare bulmayı değil hamaseti, geniş halk kitlelerinin yarınını değil bir avuç yandaşı zenginleştirmeyi amaç edinenlerin iktidarlarını korumak için her yolu deneyeceğini bir kez daha gösterdi. Kendisinden uzaklaşan ancak henüz gidecek yer bulamayan seçmeni saflarına çekmek için her türlü insani değeri bir kenara bırakmakta, karla kaplı yollarda kalan insanların kızgınlıklarını sömürmekte beis görmediklerini ortaya koydu.
Atatürk Havalimanı’nın pistine, uçuşlar yeni havalimanına yapılsın diye hastane yaptıklarını televizyonda itiraf eden ulaştırma bakanı kendi sorumluluğundaki yolların neden açılamadığını açıklarken yoğun kar yağışından bahsettikten dakikalar sonra aynı kardan etkilenen diğer caddeler konusunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni suçlayabildi.
Geniş orman yangınlarında beş yangın söndürme uçağını aynı anda havalandırmayı başaramayan Tarım ve Orman Bakanı, Sinop’ta yapılan parti toplantısında İstanbul Belediyesi’nin karla mücadelesine söz söylemeyi kendisine yakıştırabildi.
Metropoll Araştırma’nın raporuna göre halkın yüzde 84’ü ekonomik krizde olduğumuzu söylerken ve yüzde 24’ü ekmeğini halk ekmek büfelerinden alırken, bu yoksulluğa çare bulamayan siyasi iktidar, muhalefet belediyelerinin sosyal yardımlarını engellemenin, yetkilerini kısıtlamanın yollarını aramaya devam edebildi.
Depremde, yangında, selde, kar fırtınasında, yoksullukta, ekonomik krizde velhasıl yaşanan her tür felakette önceliği halkın sorunlarına çare bulmak olmayanlar, kendini öne çıkarmak ya da rakip saydığını karalamak üzerine siyaset yapanlar bizden uzak olsunlar. Hiç değilse zor zamanlarda bir olacağımız, kim yaptı, kime yaradı diye bakmadan acılarımızı azaltmak için elbirliğiyle harekete edeceğimiz günler tez zamanda gelsin.