Balıkçılık mesleğine kadınların da emek verdiği, henüz yeterince bilinmiyor. Zira balıkçılıkla ilgili herşeyi bilip yapmalarına rağmen kadınlara balıkçı yerine tayfa ünvanı yakıştırılıyor. Basit gibi görünen bu ünvan sorunu çok daha büyük bir sorunun temelini oluşturuyor. Mevzuata göre su ürünleri kooparatifine ortak olabilmek için üzerine kayıtlı teknenin olması gerekiyor. Kadın balıkçıların çoğu eşleri ile birlikte balıkçılık yaptığı ve tekne eşlerinin adına kayıtlı olduğu için kooperatife ortak olmak, erkeklerin kısmetine düşüyor.
Kooperatifin parçası olmak, balıkçılıkla ilgili yerel, bölgesel ve ulusal sorunların çözümüne katkı verme hakkı ve nicesini veriyor. Devletin balıkçılıkla ilgili verilerinde, görünür olunmasını sağlıyor. Resmi kayıtlara göre Türkiye’de 400 kadar kadın balıkçı var (Bu rakam kooperatiflere ortak olan kadınların sayısı). Ancak Akdeniz Koruma Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre rakam 3000’in üzerinde! Aradaki fark, varlığını resmi olarak bilmediğimiz kadınların sayısı.
Balıkçılığın cinsiyet terazisinin eşitlenmesi, denizdeki balık gibi balıkçılığın hakkının korunması için olmazsa olmazlardan. Bu nedenle kadın balıkçıların da denizlerde ve göllerde olduğunun bilinmesi ve görülebilmesi için yapılan her çalışma, temelde geçimini balıkçılıktan sağlayan aileleri hedefliyor.
Resmin geneli olumsuz görünse de son yıllarda bunların aşılması için müthiş işler yapılıyor. Bu işlerin içinden biri olarak 2015-2019 yılları arasında ki ilerlemeyi şaşkınlık ve gururla yaşıyorum.
Bu gururu yaşatan konulardan biri; Türkiye’de 30 bin balıkçıyı temsil eden Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği (SÜR-KOOP) bünyesinde Kadın Balıkçı Komitesi’nin kurulması. Komite, kadın balıkçıların kendi sorunlarına uzmanlarla ve yetkili kamu kurumları ile çözüm üretebilecekleri ortamı sağlıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Kadın Balıkçılar Komitesi’ni yakından takip ediyor ve toplantılarına üst düzey katılım sağlıyor. Sorunların çözümünü kadın balıkçılarla birlikte konuşup mevzaut değişiklikleri üzerinde çalışıyor. Öte yandan yerel ve ulusaldaki sorunların çözümüne katkı vermek üzere Kadın Balıkçılar Derneği bu yıl içinde kuruldu. Önümüzdeki yıllarda neler olacağını bilinmez ama güzel olacağı kesin.
Son sözü tanıdığım en özel insanlardan Rize Fındıklı’nın kadın balıkçısı Havva Latifoğlu söylesin; “Evlenmeden önce denizi bile görmemiştim. Eşim sağlık sorunu yaşayıp çalışamayacak duruma geldikten sonra kimseye muhtaç olmamak için çay ve fındık bahçelerinde yövmiyeli çalıştım, balıkçıların ağlarını ördüm. Ardından üç metrelik bir sandal ile balıkçılığa başladım. Kadın olarak bu mesleği yaptığım için başlarda çok eleştirildim ve hala eleştiriliyorum. Emeğin cinsiyeti olmadığına inandığım ve Karadeniz’in dalgalı denizinde balıkçılık yapmanın zoruluklarına rağmen hiçbir zaman bırakmayı düşünmedim. Karadeniz’de artık neredeyse hiç balık kalmadı. Ülkemizin denizel biyoçeşitliliği ve balıkçılığın gelişmesi için kadın erkek demeden birlikte düşünüp üretmemiz gerekiyor”.