İkinci Dünya Savaşı’na fiilen giren, topraklarında savaş yaşanan, halkı bu süreçten tümüyle etkilenen emperyal devletler, o zamandan bu yana ‘dünya savaşı’ kavramından uzak duruyor. Soğuk savaş dönemi bile usulca atlatıldı. Ama güç ve paylaşım savaşları elbette bitmedi. Adına ‘vekalet savaşları’ denen yöntemle dünyanın dört bir yanında savaşlar çıkartıyor, çoğu zaman maşaları ile de savaşların körüklenmesini sağlıyorlar.
Maşalar en tehlikelisi, daha fazla verenin elinde kalırlar. Maşa zaten iktidardadır, varlığını sürdürmek için emperyal güçlerin eline kendini bilerek isteyerek teslim eder, kukla olur. Oraya buraya askerlerini gönderir, sanki dünya üzerinde bir güçmüş gibi kendi kamuoyuna hava pompalar. Gerçekte zavallıdır, ama kendi bekası için ülkeyi yangına atmaktan da çekinmez.
Var böyle ülkeler, bizim coğrafyamızda da var, ve biz bunları çok iyi biliyoruz.
Yakın zamanda, Irak, Suriye, Libya… ABD’sinden, Rusya’sına, Çin’inden Fransa, İngiltere’sine kadar emperyal devletler savaş çıkartıyor, yönetimleri deviriyor, iç savaş çıkartıyor, halklarını perişan edip ölümlerden ölüm beğendiriyorlar. Onların paylaşım ve güç kavgaları için milyonlar ziyan ediliyor, acılar bu coğrafyada kader oluyor!.. Maşa olarak kullanılan yönetimler de bu pis savaşın içine askeriyle girmekten çekinmiyor.
Yıllarca Sovyetler Birliği ile kendi yarattığı Taliban üzerinden savaş yürüten ABD şimdi perişan haldeki Afganistan’ı terk ediyor. Aynı Işid gibi, kendi yarattığı, sonradan düşman ilan ettiği şeriatçı Taliban’a ülkeyi bırakıyor.
Orada yaşanan büyük bir insanlık dramı, kadınlar ve çocukları nasıl bir gelecek bekliyor kim bilir… Ama ABD kendisiyle iş birliği yapan askeri eğitimli erkekleri Türkiye’ye taşıyor.
İşte bizim için de asıl sorun burada başlıyor. Neyin karşılığında ne kadar süre için hangi belge ve kayıtla geliyorlar, bilmiyoruz. Gerçekten korunması gereken kadın ve çocuklar değil de neden bu işbirlikçi askerler geliyor topraklarımıza, anlamış değiliz. Karanlık bir dış politika, ülkenin geleceğini tehlikeye atan gizli kapaklı siyasi hamleler söz konusu.
Üstelik gerici Taliban yönetimi, bir şeriat devleti kuracak. Dinci terör örgütleri yuvalanacak, başta Türkiye olmak üzere dünyaya terörist ihraç edecek.
Her ne kadar yönetim kendilerine yakın bulsa da bir şeriat devleti ile yakınlaşmak, Türkiye için büyük risk taşıyacaktır. Çünkü Taliban, rejimini de ihraç etmek isteyecek, zayıf halkanın hangi ülke olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı?
Tarih boyunca, çeşitli dinler insan topluluklarını yönetmiş, iktidarlar için kullanışlı argüman olmuştur. Din üzerinden ne savaşlar yapılmış, toplumlara ne acılar çektirilmiştir… Ne yazık ki hala ‘din’ bir sömürü aracı ve artık şeriat ile yönetilen narko terör bir devlet de 21. Yüzyılda hayat buldu. Ne acı!..
Ülkemiz için laiklik kavramı artık daha da önem kazandı. Din olgusu kişinin vicdani ve ruhani alemini ilgilendiren, esasen insanın daha tekamül etmesine hizmet etmesi gerekirken, kötülerin elinde kötülük saçan bir olguya dönüştürülmemeli.