Seçime iki hafta kadar kaldı, ortalık vaatlerden, iddialardan geçilmiyor.
Vaat ettiğini yapmayan, vaat ettiğinin tersini yapanlar, yaptığına yapmadım diyenler, yapmayacağım deyip de yapmaya devam edenler. Her gün onlarca örnek vermek olası.
Sayıları her gün artan Osmanlı, Selçuklu dizilerinin verdiği mesajları içselleştirip, bunu seçim propagandasında kullananlar da var. Örneğin, AKP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Turgut Altınok, Habertürk’te canlı yayında mal varlığı sorulduğu zaman, sağ elini kalbinin üzerine götürerek “Mülk Allah’ın, biz emanetçiyiz” dedi. Program yapımcısı bu açıklama üzerine sustu.
Turgut Altınok zaten mal varlığı olan bir kişi olduğunu söylüyordu. Program yapımcısı oysa şöyle bir soru sormalıydı: “Turgut Bey, o zaman şöyle sorayım, yüce Allah sana ne kadar mülkü emanet etti?”
Ne diyelim iktidar adayı yandaş medyaya çıkınca, ne derse o kabul ediliyor, sorgu sual yok.
Bir olay dikkatimi çekti, aktarmadan geçemeyeceğim: 1 Mart Cuma gecesi ehliyeti olmayan bir çocuk arkadaşlarıyla yarış yapıyor. Yolda arıza yapan bir ATV sürücüsü ile arkadaşı olan diğer ATV sürücüsüne çarpıyor. Bir ATV sürücüsünü arabasının altına alıyor, diğerlerini yaralıyor. Annesi yaralıyı araç altında bırakıp oğlu ile önce Mısır’a sonra Amerika’ya kaçıyor. Yaralı sürücü araç altında kan kaybından ölüyor. Kazayı yapan çocuk ABD vatandaşı. Adalet bakanlığı ABD’li yetkililerle görüşüldü, ABD’den anne ve oğlu için iade talepnamesi 10 gün içinde yollanacak diyor.
ABD suçluları iade eder mi? Kazayı yapan kişi 16 yaşında ve ABD vatandaşı. Bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız denilen Rahip Brunson’u hop diye veren Türkiye’ye karşı, ABD cinayet işleyen anne ve oğlunu bize yollar mı, göreceğiz.
Bu işte muhtemelen işler var, hatta Demirören’in oğlunun bile adı geçiyor. Zira haberlerde ikinci araç hep göz ardı ediliyor. Kimdir, neyin nesidir, ne yapıyorlardı gecenin o saatinde o karanlık ıssız yolda… Bu konuyu uzatmayacağım ama Eylem Tok ve oğlu için gelişmeyi sürekli takip edeceğim.
Bir seçim notu da İstanbul’dan. Murat Kurum’u izlemek keyifli. Diyor ki, İstanbul belediyesi yurtdışında 12 satış merkezi açacak, gerekli tapuları oradan verecekmiş. Kurum’un anlattığı bu.
AKP, daha önce İstanbul finans merkezi diye ilan ettiği alandaki yapılar için yurtdışında ilanlar verdi, ofislere, rezidanslara müşteri aradı. Garibim Fikirtepe, birkaç katlı konutlar yerine neredeyse yapışık gökdelenlerle duvar şeklinde inşa ediliyor şimdi... Görünce içim sızlıyor. Ancak manzarası güzel bu yüksek konutlarda paralar kimlere transfer ediliyor. Finans merkezi için de bilinen firmalar inşaatı üstlenmişti.
Kurum’un aklı fikri arsa, bina satmakta. Öyle ki deprem konutları, kentsel dönüşüm konutları için paralar toplanıyor, müteahhitlere aktarılıyor.
Kurum kazanırsa İstanbul’da satılmadık yer kalmayacak. Yeni getirilen yasa ile oturduğunuz evden sizi çıkarıp orada yeni konut yapıp satabilirler, sizi de “dağ başında” düşük kaliteli bir yere yollayabilirler.
Kurum konuştukça eğleniyoruz ama İstanbullunun tüyleri herhalde diken diken oluyor. Çorba dağıtma projesinden vazgeçen Kurum kent lokantalarını da eleştirdi. Lokantada beton satılırsa herhalde itirazı olmaz.
İstanbullu eğrisini doğrusunu düşünüp seçimde gereğini yapacaktır.