Çağımızın hastalığı depresyon... Sanki bir illet gibi herkeste bir dönem görülüyor.

Çevremde çok fazla kişide bunu duyduğum için bu hafta depresyonun peşine düştüm ve İz TV ekranlarında her gün yaptığım TV programımda alanında uzman bir isim Aile Terapisti Psikolog Osman Erşat Atak hocama merak edilenleri sordum…

Neydi bu depresyon? Sizlerde çevrenizde en az iki kişide rastlamışsınızdır. Depresyondayım terapi görüyorum, ilaç tedavisine başladık gibi cümleler. İşin tuhaf yani depresyon yaşı da çok düştü. Ergen dönemde bile görülüyor…

Aile terapisti psikolog Osman Erşat Atak’a depresyonun neden bu kadar sık görüldüğünü ve nedenlerini sorduğumda çok çarpıcı yanıtlar ile karşılaştım. Sizlere bunları aktarmak isterim…

Depresyona neden olan sebepler;

 Çevresel faktörler, beyin kimyası, ilaç kullanımı, stres ve kötü beslenme olduğunu vurgulayan Uzmanımız Psikolog Osman Erşat Atak, artık insanların yalnızlaştığını ve konuşurken de çevresi tarafından çok yargılandığını söyledi. Yani çevresel faktörlerin çok önemli rol oynadığı konusunun üzerinde durdu…

Bunun üzerine çok düşündüm…  Yalnızlaştı mı artık? Eskiden konuşup dertleşmek diye bir şey vardı.

İnsanlar arkadaşlarına dostlarına gel bir kahve içelim derdi. Adı kahve içmekti ama asıl amaç konuşup dertleşmekti…

Çocukluk dönemimden hatırlıyorum; komşuluk ilişkileri çok önemliydi gündüz kadınlar bir araya gelirdi bazen de tüm aile gece oturmasına gidilirdi. O gündüz oturmalarında kahveler çaylar yapılır kadınlar sohbet etmeye başlardı. Bazen aralarından biri bir derdini paylaşırdı. Benzer dertlerden yakınanlar devam ederdi söze. O ilk söze başlayan benzer durumu başkalarında dinlediğinde yüzünde bir rahatlama olurdu. Kendini iyi hissettiğini anlardım. Oturulan saatler boyu sürekli konular yenilenir sohbet sürerdi. O zamanlar bir de dedikodu yapmak ayıptı. Biri başlatsa biri mutlaka konuşmayalım dedikodu olmasın ayıp der kapatırdı konuyu…

Bu anlattığım aslında günümüz grup terapisi, o dönemler insanlar farkında olmadan terapi oluyorlarmış. Bu da bize sosyalleşmenin önemini anlatıyor. Birde geçmişte insanlar birbirini acımasızca eleştirip etiketlemezdi. Şimdi hemen etiket yapıyoruz, kırılır mı üzülür mü diye düşünmeden lafı yapıştırıyoruz…

Sonra da depresyonu konuşuyoruz niye bu kadar arttı diye…

Gitgide kendimizi yalnızlaştırdık, insanlardan kaçıyoruz adeta. Bir yorgunluk ve yılgınlık var üzerimizde, eskiden zevk aldığımız hiçbir şey bize zevk vermiyor artık…

Gelişen teknoloji ile insan çok düşünen bir varlık oldu artık daha az hissediyoruz…

Duygularımızı yaşamıyoruz bastırıyoruz, duygumuz bize ne hissettiriyor bunu bilmiyoruz.

Bekli de bu kadar gelişen bir teknoloji değil de nezaketli ve duygulu insanlara mı ihtiyacımız var?

Bunu çok düşünüyorum çünkü empati yapamayan nezaketsiz ve duygusuz insanlar olmaya başladı…

İnsanlar yapısı gereği hep bir topluluk içinde yaşamış var olmuş. Şimdi bu yalnızlık bizleri yaralıyor.

Hayatı anlamsız bulup heyecanlarımızı yitirdikçe toplumda depresyon bir grip gibi çoğalıp gelişiyor.

İnsandan insana geçiyor evet bir grip hastalığı gibi…

Depresyonda kişileri gördükçe bizde bunun etkilerini görüyoruz. Bir şeylerin farkında olmak lazım aman böyle gelmiş böyle gider deyip bir benimle mi değişir dünya demeden, hayata gelişimizin de dünyaya bir katkı koymak olduğunu hatırlayıp bakabilirsek dünyaya belki daha kolay olur…

Bu arada depresyon hırkası da hiçbir işe yaramıyor, buradan bir tebessüm ile yazmak isterim denendi…