Kırmızı ışıkta geçen adama korna çalsam, levyeyle ağzımla burnumun yerini değiştirir diye korkuyorum artık…

Mahkemeye işim düşse, hiç suçum yok iken kendimi bir koğuşta arkamda geyikli halıyla koğuş anası olarak bulurum diye korkuyorum mesela…
Yaşadığım kasaba yanarak yok olur diye…
Yıllardır sokakta baktığım köpekleri bir sabah boğazları kesilmiş olarak bulurum diye…
Yok, artık size emekli maaşı falan bitti para, derler diye…
Çalıştığım gazete muhalif çizgide olduğu için bin bir numarayla kapatılır diye…
Üç kuruş paramın durduğu bankaya el konulur mu diye…
Yani aç kalır mıyım diye ulan açıkta kalır mıyım diye?
Korkuyorum.

***

Küçük bir kız iken koyu Altaylı babam beni Alsancak Stadı’na maçlara götürürdü.
Şimdi babalar çocuklarını, babamın bana yaptığı gibi omuzlarına oturtup maça götürmeye korkuyor.
Futbol bile siyasete, para aklamaya, mafyaya teslim oldu.
Karanlık bir güç toplumun kılcal damarlarına zorbalık pompalıyor sanki…
Maça gitmeye korkuyorum.
Beş yıllık ilkokul yıllarımda evimizden oldukça uzak okuluma giderken ailemin en ufak bir endişesi olmazdı.
Servis falan yok, yürüyerek gider gelirdik.
Şimdi en büyük korku çocuklara uzanacak sapkın eller…
Yıllarca tecavüze uğrayan (basında buna da karıştılar, tecavüz demeyin taciz deyin dediler) çocukların hayatını karartan sapıkları ‘hukuk ispata elverişli somut delil ister’ diyerek serbest bıraktılar…
Şimdi çocuklara uzanan eller acaba çevremde mi diye korkuyorum.

***

Gümbür gümbür geliyor denilen İzmir, İstanbul depreminde olur da hayatta kalırsam, kime nasıl el uzatacağım diye korkuyorum…
Kızılay mı? Efendim?
Şu çadır satan?
Şu deposu Menzil’in Nakış Gıda paketleriyle dolu olan Kızılay mı?
Orayı geçeli çok oldu.
Hissiyatım nedir biliyor musunuz?
Bu satırları yazan kadın her zaman yalnızlığına sahip çıktı.
Yalnızlığını b*ktan bir kalabalığa karşı hep savundu.
Ama yalnızlık başka yapayalnızlık başka imiş.
Bu ülke uzun zamandır bana kendimi sahipsiz ve yapayalnız hissettiriyor.
Güçsüz, ezik, zavallı değil… Ama yapayalnız.
23 yıllık iktidarı zaten geçtim, muhalefet denen kifayetsiz muhterisler koskoca bir halkın gözünde teneke çalan boş gürültü…
Tutunacak dalımız yok.
***

İsmi çok görkemli değil mi?: Türkiye Büyük Millet Meclisi!
Milletin meclisinde lise önü kavgaları; tokatlar yumruklar…
Millet sizi sessiz bir utançla izliyor.
İstisnasız topunuzu…
İşi gücü olan politikaya girmez, nerede ipsiz sapsız var kapağı bir partiye atar politikacı olur, inanışı doğru sanırım.
Üç tarafı deniz, topraklarından bereket fışkıran, stratejik olarak çok önemli bir coğrafyadaki ülkenin halkını rezil kepaze ettiniz.
Kiminle ne için savaştığımız belli değil.
Koskoca Türkiye cumhuriyeti dünya mafyasının, uyuşturucu baronlarının güvenli kucağı oldu.
Sizin siyasetiniz, muhalefetiniz batsın.
Bu yazıyı yazdığım, evimin bulunduğu Çeşme Yarımadasındaki yangın için bir milletvekili sosyal medyadan acil hava desteği istiyor!
Tamam, abi ben şimdi uçurtmama atlayıp bir kova su getiriyorum!
Ülke koca bir komedi…
Ama hiç gülünç değil!