Yılın ilk haftasını geride bıraktık bile. Bu hafta herkeste umut, daha iyi bir yıl olacağına dair beklentiler tavan yaptı. Eh, haklılar… Kabus kıvamındaki 2020’yi düşününce ‘daha kötü ne olabilir’ deyip, bu yılın daha iyi olabileceğini düşünebilirsiniz… Düşünmeyin! Bu yönetim var oldukça, ülkemizi ve bizi bekleyen daha iyiye gidiş değil; uçurumun dibinde daha ağır bir karanlıkta debelenmek olabilir. Yapmamız gereken, bu gidişe dur demek!
O nedenle, kendi adıma tek umudum, beklentim; bu yıl ülkeyi perişan eden kötü yönetimden bizi kurtaracak seçim sandığının önümüze konması ve sorunsuz, şaibesiz bir seçim olması.
Umutlu olmak iyidir, ‘umut yoksa hayat da yoktur’ derim hep. Ama öyle temelsiz ‘umutluyum’ demekle olmuyor bu işler. Örneğin ben ve benim gibi milyonların beklentisi olan ‘demokratik ülke’ye ulaşmanın da şartları var. Umudun gerçekleşmesini istiyorsak nelerin gerektiğini de bileceğiz.
Gereken şu, muhalefetin büyük resmi görmesi, bu yönetimden kurtulmanın şartının küçük hesapları bir kenara bırakıp ‘demokrasi ittifakında’ bir araya gelebilmesi.
Sorunların tek bir nedeni var, sonuçları çok ağır!
Aslında muhalefet partilerinin oy yüzdeleri toplandığında rahatlıkla gerçekleşecek bir sonuçtan söz ediyoruz. Çok mu zor tek adam rejimine son verme paydasında birleşmek? Ülke, bu kötülük timsallerine mahkum değil, olmamalı. 2021 yılında, muhalefetin demokrasi ittifakını gerçekleştirmesini bekliyoruz, umut ediyoruz.
Gerisi mi, gerisi hallolur! Ekonomi, eğitim, sağlık, yargı, işsizlik, yoksulluk, sefalet, yolsuzluk, israf, din istismarı, kadın cinayetleri… Bunlar kötü yönetimin sonuçları. Sebep ortadan kalkmadıkça biz istediğimiz kadar tek tek sonuçlarla uğraşalım, bunlarda boğulalım, faydası yok! Önce sebep ortadan kalkmalı.
2021, üzerimizden ölü toprağını atacağımız yıl olsun. Ve bir temenni, ‘akıl, ruh ve beden sağlığımızı’ korumayı başaralım…
Kelepçe neyin simgesi?
En ağırıma giden ehil olmayan bir zihniyetin keyfi kararlarına terk edilmiş olmamız. Cahili seven; okuyan, soran, sorgulayan, eleştirene tahammülü olmayan bu zihniyet, gençlerle uğraşmaya bayılır.
Gençleri, arka bahçesi yapmaya çalıştığı İmam Hatip’lere gitmeye zorlar. Çocukları, tarikatların bin bir pislik akan kurslarına yönlendirmeye çalışır. Üniversitelerde KHK’larla kıyım yapar, yerine yandaş yalaka öğretim üyelerini doldurur, yetmez, rektör atayarak kendince yandaş bir nesil oluşturacağını zanneder! Ne yapsalar olmuyor, gençler bu yönetime prim vermiyor, vermeyecek! Üniversite kapısına kelepçe bir simgedir! Düşünceye vurulan kelepçenin simgesidir. İsteniyor ki gençler okumasın düşünmesin sormasın, biat etsin! Yoksa gelsin şiddet, kaos kargaşa. Eh, bunu da çok severler!
Yılın ilk gününde bile güzel şeyler yazmanın çok zor olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ama en kötüsü ne biliyor musunuz? Kanıksama halimiz… Yalana, talana, yolsuzluğa, şiddete, baskılara, cinayetlere, yargının çöküşüne, din istismarına… Ülkeyi çöküşe götüren her şeye karşı kanıksama halimiz var! Tepkisizlik, uyuşmuşluk hali var.