Yıllardır mecazen söylenirdi, ‘ülke yangın yeri’ diye…Mutfakta yangın, cepte yangın, ekonomide yangın.. Ülkenin sürekli kötüye gidişinin ifadesi olarak kullanılan bir ifade, artık gerçek!.. Her şeyiyle yandı, yakıldı güzelim ülkemiz!..
Bu beceriksiz, basiretsiz, kötücül, umursamaz yönetim iş başından uzaklaştırıldığında geriye ne kalacak? Devletin yapısı, ekonomisi, kurum ve kuruluşlarıyla çöktürüldü!.. Yetmedi, doğası, insanı, ağacı, ormanı, her türden canlısı… Onlar da yok edildi. Artık ülke külliyen enkaz!.. Vatandaş yıllardır yaşadığı zorluğu acıyı anlatırken ‘ciğerim yanıyor’ diyordu, artık ülkenin ciğerleri de yandı, yakıldı Utanmadan, pişkinlikle bu felakete bahane bulmaya, oralarda ev yapıp satmaya çalışıyorlar. İnsanı, doğayı, canlıyı önceliğine almayan zihniyetten ne beklenir ki?
Arkadaş, bir ay öncesinden bu sıcakların geleceği, yangın riskinin en üst seviyede olacağı uyarısı yapılıyor. Ormanlara giriş yasağı getirilmemiş, tedbir olarak uçak, helikopter, personel temini sağlanmamış. Yani, yangın çıkarsa uzaktan bakarız diyen ilgili bakanlık yan gelip yatmış.
Bu durum, ‘yangına körükle gitmek’ değil de nedir?
Bölgedeki insanlar yanmış bitmiş, her şeyini yitirmiş, ağaçlar, insan dahil tüm canlılar cayır cayır yanıyor, birileri ‘onurumuz var’ zırvalığı için destek vermek isteyenleri elinin tersiyle itiyor, bu nedir ya? Nasıl bir kibir, üstenciliktir? Şu gidenlerin hiç mi değeri yok bunların gözünde?
Böyle bir anlayış, yangına körükle gitmek değil midir?
Sırf kurban derilerini en fazla toplayan kurum olduğu ve bu gelire de göz diktikleri için Türk Hava Kurumu’nu ıskartaya çıkartıp, ülkenin yanmasını izlemek nedir? Askeri, jandarmayı, Hava Kuvvetlerini sahaya sürmemek nedir?
Yangına körükle gitmek değil midir?
Yok, kafaya koymuşlar..Giderken, toparlanması yıllar sürecek bir zavallı ülke bırakacaklar, amaç gelecek yeni yönetimin işini her bakımdan zorlaştırmak zaar. Aklıma başka bir şey gelmiyor, böyle bir düşmanlık olur mu?
Sorun orman yangını çıkması değil ki, şu anda pek çok Akdeniz ülkesinde yangın var. Ama felaket yaşanmıyor. Sorun, önceden tedbir almamak, yeterli ekipman bulundurmamak, bir duman görüldüğünde hemen uçak kaldıramamak. Riskli iş gruplarında ‘koruyucu, önleyici faaliyet’ denilen bir çalışma vardır. Amacı, sorun ortaya çıkmadan önlemektir. Orman alanları da bu kapsamda, THK eski pilotları o yüzden ‘biz sürekli keşif uçuşu yapardık’ diyor.
Niyet önemli… Niyet, doğayı, insanı, canlıyı korumak olmazsa; sonuç bu oluyor işte.
Sansürcü RTÜK Başkanı da dertlenmiş; yok sanmayın yaşanan felakete!.. Derdi bu felaketin ekranlardan aktarılması, ‘uçak yok, müdahale yok, yalnızız’ diyen halkın sesinin duyulması. Maksat AKP’ye zarar gelmesin!
Orada cehennem yaşansın ama kimse duymasın bilmesin, derdi bu.
Sıkıntı çok büyük; Türkiye felaketin her türlüsünü yaşamaya devam ediyor, halk çaresizlik içinde hangi biriyle başa çıkacağını düşünüyor.
Toplum olarak paralize olduk. Yani sosyolojik olarak dumura uğradık, felç olduk. Sistematik olarak düşmanca telkin, baskı ve tehditlere o kadar yoğun maruz kaldık ki vatandaş iradesini kullanamaz, düşünemez hale geldi. Birbirini izleyen ihanet, hainlik ve ani travma olaylarıyla toplum ruh sağlığını kaybetme noktasına geldi. Toplumun bu krizden çıkıp yeniden sağlıklı günlere erişmesi gerekiyor.
Yoksa bozulan ruh halini bunlar kendi bekaları için başka şekillerde kullanmaya, yönlendirmeye çalışabilir, korkum bu.