Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9 Kasım 2020’de Damat Bakanın istifasının ardından hemen ekonomi ve hukuk alanında reform yapacağız diyerek o gün için piyasaları iyimserleştirdi. Merkez Bankası başkanı ve bakan değişimi ile yıla devam ederek bugüne kadar ha bugün ha yarın oyaladı mı yoksa zaman kazanmaya mı çalıştı bunu önümüzdeki süreç gösterecek. Gazla, uzayla derken birden yeni anayasa denildi, yine beklemeye alındı. Açıklanan insan hakları eylem planına ne vatandaş ne de muhalefet partileri inanmadı. Para piyasaları da bu demokratikleşme yolunda atılan önemli adımı olumlu karşılamadı. Çünkü güven büyük bir ölçüde kaybolmuştu. Tekrar aynı güveni oluşturacak eylem ve söylemler sözde kalınca bir de üstüne bu reformun açıklamasının yapıldığı günlerde açıklananın aksine uygulamalar, piyasaları ve parayı ürküttü.
Piyasalar hala reform bekliyor, üç ay önce İz Tv’de Paranın Seyri programında da açıkladığım gibi reform süreci uzarsa piyasalar tekrar bozulur. Şimdi bu süreç yaşanıyor. Dünyada trilyonlarca dolar ve yatırım fonları gelir elde etmek, güvenebilecek ve getirisi olan piyasalara gitmek istiyor. Ülkemiz dünyada en yüksek faizi yaşayan ülkelerin ilk sıralarında yer almasına rağmen para gelmiyor. Reformlar için ciddiyet ve samimiyet ile birlikle güven ve bu güveni oluşturacak insan hakları, demokrasi ve hukuk alanında sadece yazılı olması değil uygulamaları da görülecek değişimler bekliyor.
Yargı reformu uygulanmadıktan sonra kâğıt üzerinde kalacaksa, halkın nazarında hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Sadece reform yapıldığında yeterli olacağını düşünüyor musunuz? Tabi ki hayır… Çünkü geçmişte terör örgütü FETÖ kadroları AKP sayesinde yargının tepe noktalarına kadar getirilirken bu halka Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, 15 Temmuz gibi içimizi acıtan, ülkeyi hukuk ve demokrasiden uzaklaştıran binlerce uygulamalara şahitlik ettik. FETÖ sonrası ise AKP örgüt kadrolarında görev yapmış veya AKP sempatizanı hakimlik, savcılık yapamayacak yüzlerce ismi hak etmedikleri birçok kadrolara atadılar. En açık örneği ise daha önce saray yönetimi mahiyetli birçok kararın altında imzası olan İrfan Fidan’ın hak etmediği halde bekleme süreleri de geçiştirilerek ve yargıya atanarak diyeti ödendi. Bu yüzden yargı reformu yapılmış olsa da kadrolarda ülkesini seven, yargının bağımsızlığına inanan ve uygulamaları ile bunu gösteren liyakat sahibi kadrolar bu görevlerde yerini alamazlarsa reform hiç anlam kazanamayacaktır.
Diyelim ki reformların en iyisi yapıldı, yargıda istihdam edilen genç, liyakatsiz ve partizan kadrolar ile kopyala yapıştır katalog suçlama ve iddianameleri kapsamında dava açma alışkanlığını nasıl düzelteceğiz. Daha acısına gelince; yeni düzenleme taslağında “COĞRAFİ GÜVENCE” lafının geçmesi bile büyük bir utançtır. O kelimeyi oraya koyarsanız geçmiş tamamen sorgulanır ve atama-sürülme anlamı taşıyan coğrafi güvence tehdit anlamı ile eşdeğer görülüp, hâkim ve savcılar ile yargı bağımsızlığı ve kararlar üzerinde baskı yaratıldığı hissini uyandıracaktır.
Şimdi, geçmiş en belirgin uygulamaları hatırlayalım, önümüzdeki süreç ve reformlar nasıl olacak siz takdir edin. İzmir’de 'FETÖ ve PKK adına suç işlediği, casusluk yaptığı iddiasıyla tutuklanan, sonrasında da tutukluluğu ev hapsine çevrilen ABD uyruklu Rahip Brunson hakkında örgüt içi hiyerarşik yapıda olmamasına rağmen örgüt üyeliği' suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verildi.
Brunson’ın hakkındaki 'yurt dışına çıkış yasağı' ve ev hapsi kararları da kaldırılarak tahliye edilmesi akıllara Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla ilgili yaptığı açıklamaları akıllara getirdi. 2018 yazında haziran seçim öncesi ve sonrasında alanlarda propaganda malzemesi olarak da kullanılan, “Ver Papazı Al Papazı” ile gündeme oturan rahip olayında, Erdoğan’ın, “Yatıp kalkıp Brunson deyip duruyorlar, bizden onu vermemizi istediler, dedim ki kusura bakmayın yargı kararını verir. Biz o karara uyarız” ve bu söylemleri öncesi “BU FAKİR BU GÖREVDE olduğu sürece teröristi (Rahip Brunson) alamazsın" demişti. Yargıyı etkileyecek diyorum yumuşak ifade ile “Alamazsın” sözünü… dışardan gelecek yatırımcı gözü ile sanki talimatlı bir yargılama hissi uyandırıyor. Bu söylemler yabancı yatırımcı açısından “Mülkiyet Hakkı veya gaspı…” tereddütlerini ön plana çıkarıyor. Yaşanan süreçte kullanılan dil sonrası ağustos ortasında ciddi bir ekonomik kriz yaşadık, aynı süreçte 12 Ekim’de tanık ifadeleri değiştirildi ve alamazsınız denilen rahip özel uçakla gönderildi. Benzer bir durum Merkel ve Alman Deniz Yücel’de yaşandı. Daha duruşma bile yapılmadan önce ABD Başkanı Trump’ın o dönemde, Erdoğan’ın rahibi bırakacağı ifade ve mesajları basına yansıdı. Bu açıklamalardan sonra bağımsız yargı, kararını bağımsız mı verdi? diye düşündürür mü bilemem…
CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu bilmecesi tam bir hukuk keyfiyeti idi. Kararlar 8 ay askıda kaldı kimse hukuk normlarına göre kararların gereğini yerine getirmedi. Getirince de yeniden hakkında yeni bir fezleke düzenlendi. Fezlekeler meclise ulaştı, önümüzdeki günlerde göreceğiz sonuçlarını…
Sonuç olarak; Ağustos 2018 de yaşanan bağımsız hukuk bilmecesi ekonomimizi vurdu, iki yıldan beri bir türlü belimizi doğrultamadık. Toparlanalım derken de bundan tam bir yıl önce ülkemiz Covid-19 ile tanıştı.