Yüzsüzce ve arsızca utanmadan işgal edilmiştir yayalara ait olan kaldırımlar! Sadece bizim kentimizde değil tüm ülkemizde durum böyledir.
İşi daha ileriye götürüp dükkanının önündeki kaldırımdan sonra caddeye bile taşanlar vardır. Günlük yaşantınızda görüyor, tanık oluyorsunuz. Artık alışılmış ve kabullenilmiş. Bu ülkede insanlar nelere alışıp kabullenmediler ki?
Boyun eğdirilmiş, sindirilmiş, ezik ve Maslow Piramiti’nin en altında yaşayan insanlar... Üstelik çaresizlikleri adam akıllı öğretilmiş, ezberletilmiş...
Belediye Başkanlarının nice uğraşlarına karşın baş edemediklerini gördük. Onlar bile çaresizliklerini kabullendiler. Kaldırımları asla işgallerden kurtaramazlar. Çünkü başta halk kendi haklarının farkında değildir. Alışmış, kabullenmiş halk için Belediye Başkanları işgalcilerle neden çatışmalara girsin ki?
Oysa Avrupa Birliği'nin AB Parlementosu'nda 1988'de kabul ettiği "Yaya Hakları Sözleşmesi" vardır. Daha 1. maddesinde "Yaya, sağlıklı bir çevrede yaşama; bedensel ve ruhsal sağlığını layıkıyla korumaya elverişli koşullar altında kamusal alanlarının nimetlerinden özgürce yararlanma hakkına sahiptir" demektedir.
Bu hakkının farkında olan ve kullanabilen, kullanmak isteyen kaç yurttaşımız, kentlimiz vardır acaba? "İlklerin şehri" olmakla övünen kentimiz İzmir' de Türkiye' nin ilk Yaya Derneği kurulmuştur. Uğraşır dururlar. Alsancak tren garının önündeki trafik lambasının dakikalarca yanarak yayaları engellemesinden tutun da Konak'taki üst geçitin eğimine, zeminine kadar ilgilenirler, çaba harcarlar.
Ama halk dediğim gibi çaresizliği ezberlemiş ve kabullenmiştir. Hatta kendisine yapılan haksızlığın farkında bile değildir.
Birinci Kordon kaldırımları "balık rakı" işgali altındadır. Bu İzmir'in özelliği değil işletmecilerin arsızlığı, kente saygısızlıkları, kentlilere hakaretleridir; insan yerine koymamalarıdır. Sorunu çözeceklere destek verilmiyorsa halk tarafından nasıl kaldırılabilir ki bu işgaller? Tüm kent kaldırımları tüm ilçe kaldırımları işgal altındadır.
Seçimlerle birlikte iktidarın ve düzenin değişmesini bekliyor halk. Yoksulluktan kırılıyor. Ama sesi soluğu çıkmıyor. Sessizce ve gizli oyla halledebileceğini zannediyor uğradığı tüm haksızlıkları.
Oysa önce çaresiz olmadığını bilmeli. Çarenin kendi istek ve direşkenliğinde olduğunu göstermelidir. İşe öncelikle ve hemen her gün adımlamak zorunda olduğu kaldırımlarına sahip çıkarak başlamalıdır. Sorumlu, ilgili ve yetkili kurumlardan hakkının korunmasını talep etmeli ve örgütlenmelidir. Yaya Derneği' ne sahip çıkmalı, mücadelelerine katılmalıdır. Bu önemli bir kıvılcımdır.
Sonrasında kaldırımları yol eylemiş, yayaların arasında cirit atan "getir götürcü" şirketlerin motosikletlerine dur demek gerek. Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü var mı İzmir' de? Bizim vergilerimizden, bizim trafik güvenliğimizi sağlamak üzere maaş alırlar. Varlıklarını hissettirmelidirler! Hani caddelerde güvende değiliz hiç olmazsa kaldırımlarda güvende olalım. Umarım Vali, Emniyet Müdürü bu yönde emirler ve talimatlar verebilme cesaretlerini gösterebilirler.
Yüklenicisini zenginleştirmekten başka işe yaramayan görme engelliler için yapılmış sarı şeritlerin hâli içler acısı; göstermelik, yasak savmak için... Bunlara da el atılmalıdır. Engellilerin dernekleri işin içine katılmalıdır!
Bazı belediyeler göstermelik bile sayılamayacak şekilde bisiklet yolları yapmışlardır. Mahalle arasında otomobillerin park ettikleri yerlerde. Utanılmadan da "yolu paylaş" uyarı levhaları konulmuş.
İnsanlara, yurttaşlara, vergi mükelleflerine ilgi, saygı, haklarını gözetme hak getire. Hadi yöneticiler egemenlere, arsızlara, yüzsüzlere, hak tanımazlara esir düşmüşler ya siz hak sahipleri neden çaresiz gibi kabulleniyorsunuz bunları?
Önce kaldırımları süpürmekle başlayın işe...