Kemeraltı çarşısında bir genç kıza durup durduk yerde tekme atan adamı görmezden geldim.

Aman ne olacak ki canı dayak yemek istemiş demek ki dedim.
Kemeraltı esnafını tanımıyordu zahir!
Döne döne dövmüşler manyağı. Sonra dükkan önüne attıkları taburede kahveyi süvari içerken ne gülmüşlerdir ama… 

***

Karım beni aldatıyor deyip kendi ailesinden 7 kişiyi öldürdükten sonra kendi canına kıyan adamın haberini de duymazdan geldim.
Nedir yani olurdu öyle şeyler!

***

Otobüs istediği durakta durmayınca şoförü döven adamı…
Önündeki aracı yol vermedi diye  beyzbol sopasıyla paramparça eden lavuğu…
İhanet eden karısını ve sevgilisini evde basıp iple bağladıktan sonra çekiçle dümdüz eden kocayı…
Devleti dolandırmak için bebekleri öldürenleri…
Çocuk istismarcılarını…
Köpek tecavüzcülerini…
Komşusunun beslediği kedinin boğazını kesenleri falan, münferit saydım.
Sonuçta bizi çeyrek asırdır yöneten erkten daha iyisini mi bilecektim?
Huzur ve bereket içinde, kazandığımız paraları çekmeceye tekmeyle tıkıştıran, dert üstü murad üstü insanlarız.
Adalet desen arkamızı yaslamışız terazisi şaşmaz hukuk sistemine heheytttt!
Yani öyle bir refah o kadar olur…

***

 Ama işte belamı arıyorsam demek…
Kendimi daha da güvende hissetmek için internetten bulundurması yasak olan elektro şok cihazı sipariş ettim. (Evet kendimi ihbar ediyorum. Yalnız yaşayan bir kadın olarak bu kadar manyak varken elim armut toplasın istemiyorum!)
Oysa ne gerek var değil mi?
Yolda giderken hiç tanımadığım biri bana yumruk atacak, kılıçla doğrayacak, tekme savuracak değil ya!
Evet bunlar oluyor ama sayılmaz, münferit!

***

Kargo geldi hayatımda elektro şok cihazı mı görmüşüm, kutuyu bir açtım el feneri!
Dolandırıldığımı düşünüp iade ettim.
Birkaç gün sonra tekrar kargo geldi, açtım yine el feneri!

***

O gün de arkadaşlarım yemeğe gelmişti onlara gösterdim, böyle böyle dolandırıldım diye. 
Tam da o anlarda bir yağmur indirdi öyle böyle değil.
Trafo patladı ev karanlık, sadece yanan şöminenin cılız ışığında oturuyoruz.
Bir arkadaşım feneri eline aldı orasına burasına bakıyor bir de gülüyor;  “Çin malı len bu, çok da uydurukmuş” derken….
Neresine bastı ne yaptıysa o loş ortamda bir ışık patlaması oldu!
Meğer dolandırılmamışım el feneri görünümlü şey gerçek bir şok cihazıymış!
İsmini verip kendisini rencide etmek istemediğim o arkadaş sen bir çarpıl!  
Bir seri cinsel içerikli küfürler eşliğinde ayağa fırladığında biz önce anıra anıra gülmekten bir şey yapamadık.
Sonra panik yapıp kalbini falan tuttuğunda kendisini iteklemek suretiyle bahçeye attık ki ayakları toprağa değsin, elektriği atsın.
Ardı ardına düşen yıldırımlar ve sağnakyağmurla  göl olmuş bahçeye!
Ama işte yaşayacak günü varmış öldürmeyen Allah öldürmedi…
Biz hala birbirimize vura vura gülerken yaşadığı şokla söylendi durdu.
Allah da arkadaşın hayırlısını versin işte, tüh ayıp bize 😊

***

İşin ağlanacak hale güldüğümüz şakası bir tarafa kiminle konuşsam kendini korumak için bir takım önlemler içinde.
Ne oluyoruz? Neler yaşıyoruz? 
Savaşta mıyız? Düşman kim?
Evini ekstra güvenlik sistemleriyle adeta arınma gecesine hazırlayanlar, silah ruhsatı peşinde koşan tanıdığım en barışçıl insanlar, çocuklarını savunma sporları kurslarına yazdıranlar…
Korkmakta, önlem almakta haksızlar mı?
Bulundurması yasak olan o fenerden bozma cihazı çantamda taşımak zorunda kaldığım için haksız mıyım yoksa suçlu mu?
Vallahi olur da kullanmak zorunda kalırsam cezama razıyım.
İnsanlar toptan delirdi sanki…
Şiddet, vahşet nereden gelecek belli değil.
Bir Deccal enerjisi çöktü dünyanın üzerine.
Tontiş mavi gezegenimizde hay şu denk geldiğimiz zamana!

(Ye’cücMe’cüc: Kutsal kitaplarda kıyametin kopmasına yakın dönemde ortaya çıkacak ve yeryüzünde bozgunculuk yapacak olan topluluk).