Bugün Babalar Günü… Benim gibi hisseden birçok kişi var biliyorum. Peki, ne mi hissediyorum?
3 yıldır benim için anlamını yitiren bir gün çünkü ne yazık ki bende babamı yitirdim.
Bugün ilk kez duygularımı anlatacağım, daha önce bu konu ile ilgili hiç duygularımı anlatmadım. Hiç kimse ile konuşmadım. Annem bile ilk defa buradan sizlerle birlikte öğrenecek hislerimi. Çünkü babamı kaybettikten sonra kendimi her şeye kapatıp kızımla birlikte uzaklarda bir hayat kurdum bir süre iyileşene kadar diyelim…
Buradan yazdığım zaman birçok kişiye ulaşacak olması belki de okurken kendinizden bir şeyleri bulmanız benim için daha anlamlı olacak.
Tüm dünyanın yaşadığı o pandemi dönemi yani Kovid dönemi hayatı değişen ailelerden biri de benim ailem.
Babam pandeminin 2. Yılı kovid oldu ve en korktuğum durumla yüz yüze geldim. Ne olduğu henüz bilinmeyen bir hastalık sürekli bu hastalıktan ölen insanlar her yerde hüzün ve korkunun kol kola gezdiği bir dönemde bilinmezliğin için de babam vardı.
Peki bu süreç nasıl oldu? Öncesi nasıldı?
Babam şeker hastası olduğu için evden çok fazla çıkmıyordu, o dönem babam annem ben ve henüz 1 yaşında olan kızım birlikte yaşıyorduk. Ben çalıştığım için annem ve babam kızıma bakıyordu o yüzden daha çok bizimle kalıyorlardı. Babamın şeker hastalığı ve yaşından ötürü benim de kendimi daha çok korumam gerekiyor maske mesafe hijyen tedbirlerini çok önemsiyordum.
Ama bir gün birdenbire hasta oldum yoğun boğaz ağrısı ateş eklem ağrısı hemen en yakın hastaneye gittim test verdim ve kovid pozitif çıktı.
O dönem kovid olan ve aynı evde yaşayanlar karantinaya alındığı için onlar da benimle karantinaya alındı. Kendimi odama kapattım, henüz bebek olan 1 yaşındaki kızım, annem ve babam ile evin diğer bölümünde kaldı. Çok yoğun ağrılar haricinde zor bir hastalık olmadı benim için. Tek korkum babama bulaşmış olmasıydı hastalığın. O an yaşanılan çaresizlik hiçbir söz ile anlatılmaz- hâlâ boğazımda kocaman bir düğümdür.
Birkaç gün içinde iyileşmeye başladım, karantina süresi bittiğinde tamamen iyileşmiştim ve birden babam hastalandı. En çok korktuğum şey olmuştu ama hiç kimse kovid olduğunu dile getirmiyordu getiremiyorduk çünkü çok korkuyorduk.
Bir gün ateşi çok yükseldi artık bir sağlık kuruluşuna gitmek gerekiyordu. Tüm aile konuşup bir karar aldık ve eve ambulans çağırdık eve gelen sağlık ekibi babamın kovid olduğunu nefes alışından anlamıştı.
İşte o an babamı son gördüğüm an olduğunu ne yazık ki hissetmiştim. Babamı götürüyorlardı, kapıya yöneldik, babamla göz göze geldim ve ilk defa babam gözlerini benden kaçırdı. Neden bana hiç bakmadı? Bunu hiç öğrenemedim ve artık öğrenmem imkânsız.
Kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Aslında gitmesini hiç istemedim. Vedalaşamadık bile…
İçimde tarifsiz bir suçluluk hissi; babamı ben mi hasta ettim? Benim yüzümden mi bu olanlar? Eğer ben ve kızımla olmak zorunda olmasaydı babam şu an hayatta olur muydu? Bu ve bunun gibi sorular ile 3 yılımı geçirdim.
Ve sonrasında her günü bir kâbus olan o hastane süreci, önce serviste sonra yoğun bakımda devam eden o süreç... her gün bir umut hastaneden gelecek olan o telefonu beklemek.
Hastanede yakını olarak benim telefon numaram vardı, her gün bana bilgi veriyorlardı.
Sonra bir gün o telefon gecikti… bir şeyler ters gidiyordu ama ne olmuştu? Bu sorular ile mücadele ederken telefon çaldı ve babamı entübe ettiklerini söylediler. Öyle tarifsiz bir çaresizlik kocaman bir boşluk oldu içimde… O gün bir şeylerin sonuna geldiğimizi hissetmiştim.
Sadece onun yanında olmak istiyordum. Babamın gideceğini anlamıştım ve sadece o döneminde onun yanında olup elini tutmak istiyordum. Yalnız kalmasını istemiyordum. Sadece yanında olmayı istedim çünkü bence ölürken kimse yalnız olmamalı. Orada kocaman bir bilinmezlik vardı. Hala kafamda döner durur bu, o dönem neler yaşadı?
Ben hep babama daha düşkün oldum. Bunu annem de çok iyi biliyordu hiç gönül koymadı bana çünkü o da biliyordu bir kız çocuğu için babası çok özeldir. İlk aşkım babamdı, onunla yaşadığımız her an çok özeldi, birlikte dans ederdik mesela en çok bunu severdim. Beraber kahve içerdik laf olsun diye fal bakardım sonra üzerine konuşup gülerdik. Babam beni çok severdi, bana baktığında içi titrerdi bunu hissederdim, ben de babamla ilgili bir şey olunca içimin sızladığını hissederdim. O benim kahramanımdı mesela, ben bunu hep hissettim o yüzden şanslı bir çocuktum... o varken ben hep çocuktum ta ki o gidene kadar o gittiği an ben büyüdüm. Sadece kaybettiğim babam değil, çocukluğumdu.
Söylemeyi en çok özlediğim kelime BABA oldu…
Baba demeyi dolu dolu baba demeyi çok özledim. Hala bu sözcüğü söylüyorsanız çok şanslısınız… hala babanız yanınızdaysa çocuk olabilmenin tadını çıkartın.
Tüm babaların gününü kutluyorum.
BABA; biliyorum bir yerlerde beni görüyor ve duyuyorsun; seni çok özledim ve seni çok seviyorum… sana veda edemediğim için beni affet, iyi ki benim babam sen oldun ve bir gün yine bir araya geleceğiz. Babalar günün kutlu olsun, gözlerimi gözlerine mühürledim sonsuza dek…