Balon balığının denizel biyoçeşitliliğe ve balıkçılığa verdiği zararlar denizle bağı olan herkesin ama en çok kıyı balıkçılarının kanayan yarası. Üstelik hiçbir ekonomik değeri olmadığı gibi tüketilmesi halinde dokularında bulunan bir çeşit zehir nedeniyle de öldürücü etkiye sahip.
Bu arkadaşın dünyada bilinen 191 türünden 8’i Türkiye sularında yaşıyor artık. 2003 yılında ilk kez Muğla’daki Gökova Körfezi’nde kaydedilen balon balıklarının denizlerimizde yaşama nedeni iklim değişikliği ile deniz suyu sıcaklığının artması. İnsanlığın zihni sinir projelerinden Süveyş Kanalı’nın 1869’da açılması ile Akdeniz’in Hint, Pasifik okyanusları ve Kızıldeniz arasındaki sınırı da kalkmış oldu. Balon balıklarının yanında Aslan balığı, sokar, trompet balığı ve diğer tüm istilacı türlerin denizlerimizde yaşama nedeni bu iki konu.
Balon balıkları dışındaki türlerin çoğu tüketilebiliyor. Tüketilmesi de bunların denizden uzaklaştırılması ve kıyı balıkçılarının zarar uğramaması için öneriliyor. Konu balon balığı olunca profesyonel ve amatör balıkçılar için kural sert; asla karaya çıkartma ve yeme! Yersen ölebilirsin, yemeyip karada bırakırsan kedi gibi balıkla beslenen karasal türlerin ölüm sebebi olabilirsin. “Yedim ya da arkadaşım yedi, bir şey olmadı” diyen balıkçılar da var. Bu türü tüketmek Rus Ruleti oynamak gibi. Hangi dokusunda zehrin hangi dönemle arttığı konusunda hala bilimsel araştırmalar yapılıyor. En çok verilen örneklerden biri de bu türün Japonya ve Taylan’da tüketildiği… Oysa balon balıklarının 191 türü var. Bizim kısmetimize tüketilmemesi hatta çıplak elle bile dokunulmaması gereken düştü.
Balon balığının balıkçıya yükledikleri bu kadar da değil. Ağız ve sindirim yapısı öyle güçlü ki olta iğnelerini kopartıp yuttuğunda kendisine hiç bir şey olmuyor. Olan balıkçının av takımına ve eksilen avına oluyor.
Bu türden denizlerimizin ve balıkçıların nasıl korunacağı konusunda akademisyenler, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları yıllardır çalışıyor. Son zamanlarda öyle bir çalışmanın haberi yayıldı ki balıkçının umudu arttı.
Konu şu; balon balıklarından Lagocephalus sceleratus türünün dokusunda bulunan ve benim zehir bilim insanlarının tetrodotoksin dediği maddenin, kanser gibi hastalıkların tedavisi için ağrı kesici ilaca dönüşebileceğini Kanadalı bilim insanları keşfedip insanlığa hediye etti.
Akdeniz Koruma Derneği ve Ege Üniversitesi yıllardır bu konunun Türkiye’de uygulanabilmesi için çalışırken konu daha da ilerledi. Geçtiğimiz aylarda Tarım ve Orman Bakanlığı, Kanadalı akademisyenler, dernek, Ege Üniversitesi bu konuyu görüştü. Sonuç; Türkiye’de bu çalışmanın yapılma ihtimali var ancak laboratuvar çalışmaları ile mevcut bilginin artması gerekiyor. Bu sonuç çıkar çıkmaz yapılması gerekenler için süreç başlatıldı ancak yol daha uzun, koronaya aşı bulmak ne kadar zaman alıyorsa bu da zaman istiyor.
Gel gör ki bu gelişmeler balıkçıyı çok umutlandırdı. Ege kıyılarında hangi balıkçının çayını içsem “devlet bizden balon balıklarını satın alacakmış, hadi alınsın” isteği var. Biraz daha sabır… Bu konu hızla çözülemiyor ancak en azından artık bir çözüm yolumuz var. Geçen yıl bu da yoktu…
Balon balıklarına karşı bir diğer çözüm de balıkçılığa kapalı alanlar. İyi denetlenen ve yasa dışı avcılığın yapılmadı bu alanlarda orfoz, lahos gibi alan savunma özelliği bulunan balıklar arttıkça balon balıkları her yere girip rahatça çoğalamıyor.
Özetle artık “denizden babam çıksa yerim” sözünün mazi olmaması için yapılacak işimiz, gidilecek yolumuz var.