İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 1 Ekim 2021’de ‘Azizname’ ile perdelerini açtı.

Yani Kemal Burkay şiirinde olduğu gibi, şehre tiyatro geldi, umarız bir güzel orman olur yazılarda, iklim Akdeniz ama daha bir tazelenir belki.

***

‘Neden bu kadar önemli şehre ait bir tiyatronun kurulması, neden yerel yönetimler sanatın içinde olmalı?’ gibi birtakım sorular da olabilir.

‘Yerel yönetimin asıl işi mi tiyatroyla, sanatla ilgilenmek, tarımla ilgilenmek; kaldırım yapsın, yol yapsın temizlik yapsın’ diyenler de olabilir.

Elbette ki her vatandaşın, her hemşehrinin hakkıdır bu tür sorgulamalar yapmak ve yapılmasında hep yarar vardır, Oscar Wilde’ın dediği gibi ‘Memnuniyetsizlik bir adamın veya bir ulusun ilerlemesindeki ilk adımdır.

‘Neden yerel yönetimler sanatla ilgilenirler veya ilgilenmek zorundadırlar?’ sorusunu atalım ortaya ve tartışalım.

***

Kent, sadece insanların bir arada yaşamak zorunda oldukları bir yer midir? Bir ülkenin, devletin tarifini yaparken, coğrafya kadar insanların bir arada yaşama iradesinden bahsedilmez mi? İnsanın bir arada yaşama iradesini oluşturan unsurlar nelerdir? Bir kenti yönetmek aslında ne anlama gelir?

Bunlara benzer milyonlarca sorunun etrafında dönen bir sorgulamadır kent hayatı. Ama bugünkü koşullarda daha çok sorgulanması gereken bir olgu karşımızda durur; zira bütün bilim dışı savları bir kenara bırakırsak, yönetim anlayışını yol ve bina inşa etmeye dayandırmış bir yönetme arzusu ile karşı karşıya kalmış durumdayız.

Tarihten bize kalan tüm eserlerin içeriğini dolduran unsur salt mühendislik değildir, içlerindeki sanatsal üretimdir. Akustiği, müziği, sesi, görüntüyü, ışığı, rüzgarı insan ruhuna üfüren bir tını ile anlarız Efes’i, Bergama’yı, Aspendos’u, Roma’yı.

Tarihi; edebiyatla, söylenceyle çözeriz, hayat salt matematik değildir.

İnsan ise diğer bir azınlığın kölesi değildir; Spartaküsle, Pir Sultan’la öğreniriz bunu, sadece öğrenmekle kalmaz insan, buna dayanır, bunun umudu ile yaşar.

İnsan, insan olmak için diğer tüm her şeyle birlikte sanatla yaşar.

Yönetmek işinin belki de en gerçek işidir sanatın insan hayatına girmesini sağlamak.

Yani taşla, toprakla ve sanatladır yönetenin işi.

En güzel yanıt ise Azizname’den gelir aslında;

Bindiği dalı kesenler, öksürüğe göre esenler, çabuk kırılıp küsenler, merhaba! Nerdesin, bir şu dağın ardında kalan umudum, merhaba!’

***

Gülümse hadi gülümse, bulutlar gitsin.