Var olduğu tarihten bu yana insan denilen canlı türünün yer yüzünün en kötücül varlığı olduğu su götürmez bir gerçek!..
Bunu ben söylemiyorum, bilim insanı Hariri, Sapiens adlı eserinde tarihsel süreç içinde insanların imza attığı kötülükleri anlatır ve ‘ben hümanist değilim’ der. Ben de aynı fikirdeyim… Her insan sevilesi değildir, kendi seçtiklerin sevilir ki bile kötülük görme ihtimalin hep vardır!..
Uzun düşünmeye gerek yok, tarih boyu yaşanan ve yaşanmaya devam eden dini, siyasi veya menfaat sağlama amaçlı savaşlar bile bize pek çok şey anlatır. Kendi türüne her türlü kötülüğü yapan, yetmezmiş gibi doğayı katleden bu gezegeni sadece ‘kendisine ait’ zanneden, başka canlı türleriyle paylaşmayı ret eden yine insan değil mi? İşte, son haftaların gündem konusu!.. Burada bile toplumu ikiye bölmeyi başardılar… Binlerce yıl önce işlerine yarayacağı için evcilleştirilen hayvanlara bile düşman olup, katliam yasası çıkarmaya çalışan sözde insanlarla aynı havayı soluyoruz!..
Kötülüğün vücut bulmuş hali olarak aramızda dolaşan böyle canlı türlerine karşı çok şükür ki, vicdanlı merhametli ve empati duygusu gelişmiş insanlar da var. Zaten bu ülkenin de dünyanın da sorunu ‘iyiler ve kötüler’ arasındaki derin çatışma değil mi? Ne var ki bizim ülkemizde en tepeden beslenen kötülük kol geziyor!..
İşte onlar, o iyi insanlar kötülüğün karşısında dimdik durmaya çalışıyor. Sokaktaki canlarımızın toplanıp öldürülmesi yasa tasarısına karşı büyük bir mücadele veriliyor. Çocukları ‘köpek ısırır’ diye korkutarak büyütürsen, taş, sopa, tekme ile zulüm edip böyle örnek olursan biraz mama bir tas suyu çok görürsen köpeğin saldırgan olmasını nasıl önlersin?
Neymiş gelişmiş ülkelerde sokakta hayvan yokmuş! Aslında var da çok az; neden çünkü bu sorunu yıllar öncesinden sistemli olarak ele alıp popülasyonu küçültmek için gerekli girişimleri başlatmışlar. Devlet de yerel yönetimler de ‘kısırlaştırma maliyeti, barınakların masrafı’ gibi bahanelerin ardına saklanmamış. Bu canların da yaşam hakkı olduğunun bilinciyle hareket edip ona göre politika geliştirmişler. Hemen her evde kedi veya köpek var ve kimse ‘ay aldım ama bakamıyorum sokağa atıvereyim’ vicdansızlığı yapmamış.
Bu iş hafife alınacak bir konu değil, gerekirse sokaktaki hayvanlara kendimizi zincirle bağlarız yine de onları ölüme göndermeyiz. Kimse kendini 2. Mahmut sanmasın!.. 1910 yılında 80 bin köpeğin Sivriada’da katledilmesi olayı benzerinin yaşanmasına izin vermeyiz. Tarih tekerrür etmeyecek, bu kez iyiler kazanacak…