Bu aylarda yangından geçilmiyor.

Aşırı sıcakların yangın tehlikesini yükselttiğini yıllardır söylüyorlar, yazıyorlar. Bir gelişme var mı? Yok. Her yıl yangınlar bir önceki yılı aratıyor sanki. Yangın söndürme araç ve gereci, uçak helikopter alınması, daha doğrusu alınmaması konusu zaten herkesin bilgisinde.  

Yangın için en önemli konu eğitim. İlkokuldan hatta ana okulundan başlayan çevre sevgisi ve koruması dünyanın her yerinde var. Bizimkilerin bir kısmı ilkokul çocuğunu gelin yapmanın peşinde. Pedagoji eğitimi almamış kişileri okullara dışarıdan görevli olarak atamanın gururunu yaşıyorlar. Bu kişilerin çoğunluğu temel eğitimden yoksun ve yaşamları tamamen kendi çıkarlarını ön planda tutan bir yapıdaki insanlar. Kendilerinden ve “tarikat üyelerinden” başka kimseyi tanımazlar ve kendilerinden başkasına nazik de değildirler. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını isteyen destek veren bu kesim, hayvan katliamı yasasının da öncüsüdür. Sözün özü: Bu zihniyet ne çevreyi korur ne de insani değerleri.

İşte eğitimsiz bu kesime uyanlar ne yapar: Arabasının penceresinden yola içecek kutusu, pet şişe atar, sigara izmaritini atar.  Bu kişiler deniz kenarına, orman alanına gider, oradan ayrılırken ortalık yemek artığı, yemek kabı, pet şişe, çekirdek kabuğu, sigara izmariti, naylon poşet doludur. Kirlilik üreten insanların, tamamen sönmemiş mangal ateşi veya söndürülmemiş sigara izmariti bırakması içimizi yakan orman yangınlarının başlangıç nedenidir. 

Bir başka eğitimsizlik de kendini usta sananların işini kuralına göre, yani güvenlik, emniyet, çevre kuralına uygun olarak yapmama alışkanlığı ya da bilgisizliğidir. Yurtdışında uluslararası projelerde çalışırken bu üç kavram her işçiye, formene, mühendise ayrı ayrı öğretilir. Bir uygulama yaparken, örneğin atölyede kaynak yapılacaksa mekandaki havalandırma kontrol edilir. Kaynakçı kaynak buharında boğulmamalıdır. Kaynak makinesinin yanında yangın söndürme cihazı bulunmalıdır. Böylece beklenmeyen bir alev alma söz konusu olursa hemen yangın tüpü ile söndürülür. Bu liste kaynakçıya gözlük, maske, kaynak sonrasında içmesi için süt veya yemesi için yoğurt gibi sağlık konularıyla devam eder. 

Bu kurallara uymazsanız, birinci kaynakta bir şey olmaz, ikincisinde olmaz. Ama bir başkasında yanıcı bir madde kaynaktan sıçrayan kıvılcımla ateş alır ve sonunda maddi bir kayıp yaşanır. 

Önceki gün (31 Temmuz) Urla’da Kocadere mevkiinde bir kişi bahçe çiti için kaynak yaparken çıkan kıvılcım oradaki kuru otlara sıçradı. Şahıs ateş alan otları söndüremedi ve oradan uzaklaştı. Kuzeyden esen şiddetli rüzgâr ile bir kıvılcım ateşi kuş uçuşu 5 kilometre orman alanını ve tarlaları yakarak Urla Devlet Hastanesine dek ulaştı. 

Elli yıllık çamlar, 80 yıllık zeytin ağaçları, beş yıl önce yaşanan yangından sonra dikilen çam fidanları, buğday tarlalarına dikilen yüzlerce zeytin ve meyve ağacı yandı kül oldu. 

Yangını kendi yerinde yaşayan biri olarak duyduğum üzüntüyü anlatmakta sözler yetersiz kalıyor. Yüz yıllık bir zeytin ağacının gövdesinin içi kor gibi olmuş, ağaç ateşe direniyordu. Rüzgârın yön değiştirmesiyle alevin hışırtılı sesi insana büyük korku veriyordu.  Kestane dağı tepesi, Kızıl tepe ve Yarenler tepesi üçgeninde yaşayan sincaplar, tilkiler ve kaplumbağalar, domuz aileleri ne oldu bilemiyorum. Onlar bizim can dostlarımız. Ağaçlarımızın üzerinde yuva yapan sincaplar, fidanların köklerini kazarak solucan, kurt arayan domuzlar, kümesimizin etrafına gelip civciv, ördek aşırmaya çalışan tilkiler bizim can dostlarımız.  Gerçekte bu topraklar onların yaşam alanı, biz onların misafiriyiz. Onların varlığı yaşamımızı renklendiriyor. 

Yangını sadece aşırı sıcaklara ve eğitimsiz kişilere bağlamak yetmez. Bir de yerleşim alanlarının yakınındaki yeşil alanları, yani ormanı yakarak daha sonra orada konut, otel gibi inşaatlara altyapı hazırlayan mafya işi rant peşinde koşan ahlaksızlar var. Ne kadar sert söz söylersek söyleyelim, bu kişilerin de dini imanı para. Yüzleri kızarmaz, paralarının peşinde koşar bunlar.

Bu doğa bizim değil, çocuklarımızın emaneti.  Onu en iyi biçimde çocuklarımız, torunlarımız için korumalıyız. Bunun için yolsuzluğa, talana, bilgisizliğe karşı direnmek de görevimiz.