Son üç dört senedir ne zaman “proje” kelimesini duysam bende tatsız bir hissiyat oluşuyor. Bunda yirmi yıl önce ciddi bir proje eğitimi almış olmamın büyük rolü olabilir. Bu eğitimde proje yönetimini tecrübe, uzmanlık, iş birliği, yoğun ve detaylı bir analiz, müzakere ve ikna kabiliyeti gerektiren bir çalışma yöntemi olarak öğrendik. Son zamanlarda, böyle bir çalışma yöntemi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlar kullanıyor bu kelimeyi. “Projelerimizle karşınızda olacağız”, “Çok farklı projelerimiz var” gibi sözleri bu kişilerden duyup, arkasından da hiçbir şeyin gelmediğini görmenin de bu antipatinin oluşmasında etkisi olmuş olabilir. Proje, çoğu zaman, insanların politik bir hedefe ulaşmak için kullandığı bir göz boyama aracı olabiliyor.
Diğer yandan da proje denildiğinde aklıma bir dayatma aracı geliyor. Burada dayatılan, küçük bir azınlığın çıkarları için doğanın tahrip edilmesine göz yumulması. Proje kelimesi, aklıma çok nefis doğası olan, içinden şırıl şırıl derelerin aktığı, yemyeşil bir köyün birkaç kilometre ötesinde bekleyen iş makinelerinin önünde köylülerle jandarmaların itişip kakışmasını getiriyor.
Üzülerek söylemeliyim ki ülkemizde yıllar içinde olup bitenlere bakıldığında proje=inşaat olarak anlaşılıyor. Türkiye’de proje demek bina demek, tesis demek, beton demek.
Çeşme Projesi de birkaç yıldır duyduğum bir proje. İzmir’in en önemli gündem maddelerinden biri. Tümüyle hâkim olabilmek zor ama bazı stratejik noktalara bakarak proje hakkında belli bir kanaat oluşturabilmek mümkün.
Paydaşların desteklemediği bir proje
Çeşme Projesinin paydaşı olması beklenen en önemli kurum ve kuruluşları bir arada görmek isteyenler için 17 Mayıs 2022 günü saat 12.30’da İzmir Cumhuriyet Meydanında düzenlenen protesto mitingi önemli bir fırsattı. Çeşme Projesine karşı düzenlenen mitinge İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran da katıldılar. Bu iki ismin teknik olarak bu projenin en önemli paydaşlarından olmaları beklenirken alanda yer almış olmaları Çeşme Projesi’nin ne kadar zorda olduğunun açık bir işareti. Bu iki kişi İzmir ve Çeşme halkı tarafından yerel meseleleri çok iyi bildikleri, gelişmeler karşısında doğru değerlendirmeler yaptıkları düşüncesiyle seçilmiş yöneticiler. Onların görüşleri çok önemli. Her ikisi de protesto mitinginde yerlerini almışlar. Özellikle İzmir Büyükşehir Belediyesi Çeşme Projesinin paydaşı olmak şöyle dursun, “Çeşme Turizm Talan Projesi Protestosu”nun, proje aleyhine açılan veya açılacak davaların paydaşı.
Projenin paydaşı olması beklenen başka kurumlar da protestonun organizatörü konumunda; İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, Ege Çevre Platformu EGEÇEP), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilciliği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu da (KESK) Çeşme Projesine karşı. Neden karşı çıktıkları üzerine yorum yapmıyorum, çünkü karşı çıkılan noktalar teknik ve hukuki ayrıntılar içeriyor. Bununla birlikte bu kurumlarla mutabık kalınmadan bu projenin yürümesi imkânsız.
Şeffaflık yok
2019 Eylül ayının ortasında çıkan bir Cumhurbaşkanlığı Kararında Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak tespit ve ilan edildi. Bu karar alınırken en azından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, İzmir Valisi, Çeşme Kaymakamı ve Belediye Başkanının görüşlerine başvuruldu mu? Ülke çapında tartışılan diğer meselelerin ele alınış şekline baktığımda ben alındığını sanmıyorum. Eğer bu düşüncem doğruysa, bu da bir proje için iyi bir başlangıç sayılmaz.
Altı ay sonra, Mart 2020’de Kültür ve Turizm Bakanı söz konusu karar çerçevesinde Bakanlıkça hazırlanan projeyi İzmir Ticaret Odasında tanıttı. Bakan o gün yaptığı açıklamada paydaşlardan iş birliği ve güven beklediğini ifade ediyor: …Her şeyden önce toplantıda da belirttim, bunu özellikle belirtiyorum, bunun bir siyaset üstü proje olarak görülmesi lazım. Ege için doğru olanların yapılması gerekiyor. Buradaki herkesin de böyle yaklaşmasını, kafadan “karşıyız” diye yaklaşmamalarını, bir dinlemelerini ve varsa doğru fikirlerini zaten dikkate alacağımızı bilmelerini istiyorum.”
Bu tanıtımdan iki yıl sonra, geçen Mart ayında Bakan, İzmir Ticaret Odasında proje ile ilgili aşamaları anlatan bir sunum yapıyor. Sunuma geçmeden önce Çeşme Projesi’nin geçtiği aşamaların anlatıldığı bir video toplantı katılımcılarına gösteriliyor. On dakikalık video bittikten sonra Bakan videonun ve yapacağı sunumun USB ile basın mensuplarına dağıtılacağını söylüyor. Bu USB ile dağıtım konusu bana tuhaf geldi. Böyle büyük, pahalı ve hassas bir projenin bir internet portalı olmalı ve bu portalda da proje ile ilgili her türlü bilginin erişilebilir olması gerekirdi. “Böyle bir portal var mı?” diye sormak üzere 26 Mayıs günü Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın çeşitli birimlerini aradım. “Efendim!” diye açılan telefonlar iyi bir halkla ilişkiler deneyimi yaşamayacağımın ön işaretleriydi. Portal konusunda bir şey öğrenemedim ama bu girişimim bana Emre Kongar’ın Ben Müsteşarken adlı kitabını hatırlatan verimsiz bir deneyim oldu.
Neden projenin kamuya açık bir internet portalı yok? Proje ile ilgili videoların, sunumların ve belgelerin yer aldığı, ilgilenen herkesin proje ile ilgili bilgilere ulaşabileceği bir portal. Portalın yokluğu proje sorumlularının alacakları eleştirileri göğüsleyecek kadar projelerine güvenmediği izlenimi yaratıyor. “Biz şimdi bir portal açar, içine proje ile ilgili her türlü bilgiyi koyarsak, pek çok bilgili insan bu siteye girer ve projedeki eksik, yanlış ve tutarsızlığı ortaya koyar. Bu proje sittin sene bitmez” diye düşünülerek böyle bir portalın oluşturulmasından kaçınıldığını düşünüyorum. Tabii ki şeffaflık zorlayıcıdır, çok daha fazla yetkinlik, çalışma, dürüstlük ve tutarlılık ister. Diğer yandan şeffaflık bu tür bir projeye yönelik güvenin ve iş birliğinin sağlanması için hayati.
CHP Milletvekili Murat Bakan’ın birkaç ay önce Ege’de SonSöz TV’ye vermiş olduğu röportajdaki bir açıklaması projenin şeffaflığı ile ilgili endişeleri pekiştiriyor. “…Bakana soruyorum, diyorum ki: “Ulaşımla ilgili bir planınız var mı? ‘ODTÜ’den rapor aldık’ “Nerede rapor? Verin bize raporu. Dokuz bilimsel rapor diyorsunuz. Verin inceleyelim biz o raporları.” O raporlar ortada yok.”
Sanki, çocuktan oyuncak saklanıyor. Bir şehrin sınırları içinde kamuya ait alanlarda ekolojik, demografik, ekonomik, mali etkileri yüksek bir proje yapılıyorsa o şehrin milletvekiline proje ile ilgili her türlü bilgi ve belgenin verilmemesi ayıp bir şey.
Altınkum’dan haberler
Kültür ve Turizm Bakanı Çeşme Projesi ile bölge halkının refahının artacağına, kamu yararının ve çevrenin korunacağına, bu süreçte her türlü bilimsel önlemin alınacağına dair sunumlarını yapmaya devam ederken Çeşme’nin bir köşesinde Altınkum Plajında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından izin aldığını belirten bir maden şirketinin kumsalı altını üstüne getirdiğini gösteren fotoğraf ve haberler bütün medyada yayınlanıyor. Bu tutarsızlığı da görünce, insan proje kelimesinden artık iyice tiksinme noktasına geliyor.