Tipik bir dedikodu şekli vardır. Üç kişiden ikisi bir araya geldiği zaman diğerini çekiştirir. Dünyanın her yerinde böyle. Ancak liderler için durum farklı. Lider sözünün arkasında durur, yapacağını söyler, söylediğini yapar. Bugün söylediğini yarın değiştiren, öbür gün bambaşka şey söyleyen liderler de var. Bugün birisine atıp tutan yarın o kişiyi öven, bugün öptüğüne yarın söven, kardeş dediğine savaş ilan eden de var.
Örneğin, Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere ABD’ye giden Erdoğan giderken AB’yi tehdit etti. AB’den gerekirse ayrılabiliriz dedi. Orada düşünce kuruluşu temsilcileriyle bir araya gelince de “AB ilişkilerinde fırsat penceresi açıldı” diye sözünü geri aldı. Burada ABD’ye söylenirken orada aynı toplantıda "ABD ile iş birliğimizin gelişmesinden memnuniyet duyuyoruz” dedi. Biden ile görüşmelerde “ABD ile ilişkide bazı tıkanıklıkları aştık” dedi. Umarım aşılan tıkanıklıklar arasında yeniden F5 projesine dönüş, F35 yedek parça üretimine yine Türkiye’de devam edilmesi, parasını ödediğimiz F35 uçaklarının parasını geri almak da vardır.
Amerika’ya gitmişken, orada iken alacak- verecek durumunda ABD’yi övmek iyi de, düşünce kuruluşları temsilcilerine muhalefet partisini şikayet etmek niye? CHP, dünyada Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran parti olarak bilinir. Bu şikayetten ne anlam çıkartırlar dersiniz?
Söylenen söz şu: “Ülkemizde ana muhalefet partisi, seçimi kazanırsak mültecileri göndereceğiz diye tehdit etti. Biz ise tam aksi. Biz mültecilere olan ev sahipliğine aynen devam edeceğiz.”
Birisi çıkıp derse ki “Siz parayı alıp geleni geçeni ülkeye aldınız, parayı veren İsveç uyuşturucu baronunu vatandaş yaptınız. İsveç geri istedi, suçluların iadesi anlaşması yok diye uyuşturucu baronunu ülkenizde tutuyorsunuz, mülteci dedikleriniz demografinizi bozuyor, ne diyorsunuz?”
Buna nasıl yanıt verilir acaba?
Bir gün önce AB ile ilişkiler fırsata dönüştü diyen Erdoğan, ertesi gün BM Genel kurulunda yine AB’yi şikâyet etti. “Avrupa Birliği'nden beklentimiz, uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle Türkiye'ye yönelik sergilenen ikircilikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor" dedi.
Dört gün üst üste dört dönüş. Yabancılar takip etmekte zorlanıyor olmalı.
Peki CHP’nin şikayet edilmesi ne anlama geliyor?
Öncelikle “Ben mülteciyi tutarım, sorun etmeyin” demeye getiriyor. İkincisi ise CHP’yi yıpratmak için uluslararası destek istiyor. Mülteciler hakkında bir görüşü olan ana muhalefet partisini yurtdışına “tehlikeli” olarak tanıtıyor.
CHP kurultay hazırlıkları içinde. Bazı il kongreleri hararetli geçiyor. Bu olay eskiden beri böyledir. Kurultayda da tartışma olabilir, dozu artabilir.
Erdoğan’ı kaygılandıran, büyük olasılıkla, kurultay sonucunda CHP’nin hızlı biçimde sahaya inmesi olmalı. İYİ Parti’nin İzmir adayını aceleyle açıklaması manidardır. Parti yöneticilerinin CHP kurultayına giden seçimler sırasında Kılıçdaroğlu “ekibine” karşı malzeme olacak ifadeleri, iddiaları CHP’yi kurgulamak amacını taşıyor sanırım.
Her dönemde yeni senaryolarla kafaları karıştıran AKP strateji ve taktiklerinin yeni versiyonu piyasaya çıktı diyebiliriz.