Habercilik zor iştir. Haberci için, en incitici konulardan birisi de, herhalde arkadaşlarının girebildiği ancak kendisinin ambargolu olduğu durumlar… 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda bu duruma düşen bir haberci olduğu zaman tüm haberciler orayı terk ederdi… 2010’ların medya dünyasında ise, tekelci medya ortamında arkadaşları o haberciyi içleri burkularak izliyordur sanırım. Yine de, haberci, haber için her türlü zorluğa katlanır, habere ve gerçeğe ulaşmaya çabalar.
Bu girişi neden yazdım?
Sabah erkenden gidip bakkaldan gazetemizi aldım. Gece yağan sağanak yağmurun ardından ortalığı kaplayan toprak ve çimen kokusu ciğerlerimde, güneşin parlattığı çiçeklerin verdiği yaşam sevinciyle, kahvemi yudumlayarak gazeteyi okumaya başladım. Ümit Kartal’ın yazısının içeriğinden etkilendim.
İz Gazetesi muhabirleri bir türlü CHP İl Başkanı ile röportaj yapamamış, nedeni de eleştiri olarak kabul edilen yazılar. Oysa Gerçekİzmir’den haberci Gizem Taban, Deniz Yücel ile röportaj yapmış, yayınlamış. Ümit Kartal da köşesinde buna bir değerlendirme yapmış, sorularını yöneltmiş. Hepsine katılıyorum, kendisini “görmezden gelen bir siyasetçiye” benim de bazı sorularım olacak, tabii saptamalarımla birlikte…
Deniz Yücel “İl Başkanının asli görevi partiyi korumak” diyor? Nasıldır bu devirde partiyi korumak? 1970’lerde partiyi korumak için ellerde sopalar, bellerde kemer niyetine sarılı kalın kablolarla bir yandan afişler asılır, konferanslar, toplantılar, yürüyüşler, mitingler yapılırdı. Parti sadece partide değil, her yerde kitlelerin partiye sahip çıkması ile korunur. Partide oturarak partiyi kitlelerle bütünleştirmek mümkün olmaz.
Habercilik gibi siyaset de zor iştir. Eskiden atama ile gelenlere “paraşütle geldi” derdik. Paraşütçüler partinin içindeki mücadelelerden süzülüp gelmedikleri için ne siyasette başarılı olabilirler, ne de partilerinin çizgisine artı değer katabilirler. İstisnaları var mıdır, varsa bile anımsamıyorum.
Paraşütçüler siyaseti sözle, ikili üçlü diyaloglarla çözmeye çalışırlar. Hatta Genel Başkan benim olmamı istiyor da dedirtirler. Gün gelir sonuca bakıldığında örgüt kazanır, paraşütçü hala durumu kavrayamaz.
Bazen örgütün seçtiğini Genel Merkez görevden alır, yenisini atarken eskisine yakın, kendisine “yaltaklık” eden grubu seçerdi. Bu dönemleri yaşadık, sosyal demokrat düşünceyi ve gençliği partide söz sahibi edinceye de epey yorulduk. Gençlerin bir kısmı başarılı oldu, bir kısmı düzene uydu.
Bugün İl Başkanının düzene uyup Genel Başkan önünde sekiz düğme iliklediğini, ancak partisinin daha da ileri gitmesini belki de umursamadığını düşünen bir örgüt var mı? Bunu göreceğiz!
Bildiğim bir şey varsa Polimetre’nin yöneticisi, 1968 kuşağından ve CHP’nin İzmir eski başkanlarından Mehmet Günal Ölçer parti il merkezinde 15 Mayıs’ta yaptığı sunumda dikkatimi çeken önemli mesajıydı:
“AKP+MHP oy oranları toplamı son yerel seçimde Türkiye genelinde %3.5 azalırken İZMİR’de 4.0 artıyor. Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi dikkate alındığında bu artış %4.5 olmaktadır.
İzmir’in en kalabalık ilçesi BUCA’da AKP+MHP oy oranları toplamındaki artış %6.3 tür. En yüksek artış oranı ise DİKİLİ ilçesinde olup %14.4 dür.”
Bu konuda bir hazırlık yapılıyor mu acaba? Polimetre raporundan zaman içinde alıntılama yapacağım
İzmir gibi öğrencisi bol bir kentte İl Başkanlığı hangi örgütlenmeye gidiyor, hangi etkinlikleri yapıyor? Bunun yanıtını bilenler vardır herhalde? Yoksa parti içi seçim için kulis mi yapıyorlar?
CHP İl yönetiminin çok çalışması gerek!