2023’te seçime gidiyoruz. Cumhuriyet’in ilanının 100’üncü yılını herhalde yıl boyunca kutlayacağız, değerlendireceğiz. İzmir Büyükşehir Belediyesi, 29 Ekim’de 100’üncü yıla girdik diye kutlamalara başladı bile.

Bazıları, içinde Cumhuriyet “karşıtlığı” taşıyanlar, tepkilerini 29 Ekim gelmeden dışa vurmaya başladı. Örneğin, Kahramanmaraş Uluslararası 8. Kitap ve Kültür Fuarı’nda 21 Ekim'de konuşan AKP Grup Vekili Mahir Ünal şöyle dedi: “Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz sadece konuşma ihtiyacımızı karşılayabiliriz.”

Tepkiler üzerine Mahir Ünal görevinden istifa etti. Daha sonra AKP sözcüsü, Cumhuriyet’i savunan açıklama yaptı: “Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz milletimizin büyük tarihi içindeki en büyük kazanımlarımızdandır. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Cumhurbaşkanımızın sık sık vurguladığı gibi, Cumhuriyetimizin kazanımlarını korumak ve daha ileri ufuklara taşımak için çalışmaya devam edeceğiz”

Mahir Ünal ise, dedesinin Kurtuluş Savaşı’nda yer aldığını sosyal medyadan paylaşarak, yanlış anlaşılma iddiasını desteklemeye gayret etti.

Bu ifadelerin etkisi ne oldu acaba? Sanırım daha çok açıklama yapmaları gerekecek.

Cumhuriyet, Atatürk ve devrimlerle ilgili olarak “karşıt” bloktaki düşünceyi üreten ve kişileri destekleyen Batılı örgütler var. Konuyu Cumhuriyet’ten öteye taşıyanlar, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına itiraz edenler var. Onları yetiştirenler de muhtemelen aynı örgütler.

Onlar da AKP-MHP ittifakının, yeni destekler arayışını bir şans bilerek açıklama yaptılar. Örneğin, Pervin Buldanlı, TBMM’de şöyle dedi:

“Cumhuriyetin 99. yıl dönümünü geride bıraktık. Kuruluşundaki ademi merkeziyetçilik ve demokrasi fikrinin terk edilerek, yerine Kürtler ve Aleviler başta, tüm farklılıkların ret ve inkarına dayalı tekçilik sisteminin devreye sokulmasıyla yaşanan 100 yıllık bir yıkım sürecinden bahsediyoruz.

Yönetim değişse de zihniyet değişmiyor. Bir asırdır çözümsüz bırakılan Kürt sorunu, cumhuriyetin demokratikleşmesinin önündeki en önemli engel.

Söz veriyoruz, ikinci yüzyılın aktörü onlar değil, biz olacağız, Türkiye halkları olacak. Asıl belirleyici güç halklardır; Kürtlerdir, Alevilerdir, Ermenilerdir, Süryanilerdir bu kadim topraklarda dışlanan tüm halklardır, kadınlardır, gençlerdir, emekçilerdir, ezilenlerdir.”

Haber kanalları son paragrafı kendilerine göre eksiltmiş. Kimisi “Süryanilerdir” sözcüğünü, kimisi de “kadınlardır, gençlerdir, emekçilerdir, ezilenlerdir” sözcüklerini kaldırmış. Videoyu izleyerek eksikleri tamamladım.

Herkes düşüncesini söylemekte özgür. Pervin Buldan kendisinin görüşünü mü, partisinin görüşünü mü, yetiştirildiği iklimin gereğini mi söyledi, bilemem. Ancak Cumhur ittifakı partilerinin “Cumhuriyet devrimleri” konusunda kamuoyunca yoğun eleştirildiği bir dönemde, sahneye çıkarak Cumhur İttifakına” destek verir görünümüne girmesini anlamlı buldum.

Eğer söylemde emek sermaye çelişkisine hareketle bir saptama ve öneri yok ise, sorunların yalnızca Kürt, Ermeni, Süryani sorunu oluşu, sadece ve sadece ırkçı bir yaklaşımdır. Bu konuda seçim için ittifak arayan iktidar kadar, yandaşı konumunda olan MHP İttifakına doğru da yeşil ışık yakan bir davranış mesajıdır.

Dağarcığında gelecek için projeleri olmayanların, Türkiye Cumhuriyeti’ne, devrimlere ve Atatürk’e sataşarak, hakaret ederek veya reddederek kazanabilecekleri destek, kanımca sadece Batılı devletlerin malum kurumları olabilir.