İktidar uygulama yapar, muhalefet onu eleştirir. Muhalefet öneri yapabiliyor ve destek buluyorsa iktidara yürüyor demektir. Bugün Türkiye’de ikili yönetim durumu var. Genel seçimlerde devlet yönetimine gelen AKP – MHP ittifakı ve yerel seçimlerde çoğunluk belediyeleri kazanan CHP.

Erdoğan öyle veya böyle 23 yıldır devleti yönetiyor. Erdoğan bakan, genel müdür, rektör gibi dorudan kendi atamaları konusunda önemli bir deneyime sahip.  Erdoğan’ın atanan herkesi kendi “iradesiyle” seçtiğini söyleyemeyiz ama atamalarda imzası var. Görevlendirilen kişilerin hepsinin başarılı olduğu tabii ki söz konusu değil. Kendi bakanlığına kendi malını satanlar, yönettiği bakanlıkla ilgili yetersiz kalanlar oldu, görevden alındılar.

Öte yandan oğul ve damatlarla kurulan vakıflar aracılığıyla üniversitelere yerleştirilen profesörler, profesör yapılan yandaşlar ile büyük bir insan gücü kaynağı 23 yılda oluşturuldu. Binlerce kişiden gelen raporlar ve öneriler havuzunu kimler değerlendiriyor, hangi yöntemleri hayata geçiriyorlar, onun hakkında bilgi sahibi değiliz. Ancak stratejik kararları verenler sanırım stratejik ve taktiksel bir takvimi de hazırlamak durumundalar.

Belediye başkanlarının çalışmalarına engel olmak için operasyonlar düzenlemek, parasal kaynaklarını azaltmak, alternatif uygulamalarla iktidara olan ilgiyi artırmak, önde gelen sivil toplum örgütlerini ele geçirmek, ele geçiremediği STK yönetimlerini etkisizleştirmek, işadamlarının muhalefete yardım etmesini engellemek, iktidarın yapamadığını veya yanlış yaptığını yandaş medya aracılığıyla başarı olarak kamuoyuna takdim etmek gibi yüzlerce parametreden söz ediyoruz. Matriks çalışması ile satranç tahtasındaki taşlar gibi hangisinin ne zaman ileri sürüleceği ise Türkiye’nin dış politikada içine düştüğü durum ile iç siyasette Erdoğan’ın kamuoyunda nasıl algılandığı ile ilgilidir. Bunu okurlarımızın büyük kısmı biliyor.

Muhalefete gelirsek, iktidar olmaya en yakın parti CHP’dir. Diğer partiler CHP’nin iktidar olması durumunda ittifak yaparak devlet yönetiminde kısmen yer alabileceklerinin bilincindeler.  Altılı masanın yaptığı bir yıllık ekip çalışması ve masa toplantılarından iktidar önerileri paketi ortaya çıktı. Bunun üzerine Akşener masadan kalktı sonra da tekrar oturdu. Ben partimizi ikinci parti yapmaya çalışıyorum dedi. Bütün CHP’lilerden bir oy Kemal’e bir oy Meral’e diyerek oyun oynadı. Oyun sökmedi ama muhtemelen “bölmede başarılı ol, ben kazanırım, sonra sarışın ol gel” türünden aldığı telkin ya da talimatta başarılı oldu. Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olamadı.

Yandaş müteahhitler için ihale kanununun ve yönetmeliklerinin yüzlerce defa değiştirilmesi kolay iş değil. Sayısı sınırlı olan maden arama ruhsatlarının on binlere yükseltilmesinin yaratacağı sonuçlar henüz doğru dürüst tartışılmıyor.

CHP program üretmek için bilgili, bilinçli binlerce profesör ve STK yöneticisinden sinerji yaratmak yerine başka işlerle uğraşıyor. Bazısına göre doğudaki illerin kurultay delegelerini büyükşehirlerde belediye meclis üyesi yaptı. Kendi tanıdıklarını bir yerden belediye başkan adayı yaptı, sonra onları başka yerlere başkan adayı olarak yolladı. Belediye başkan adayını meclis üyesi yaptı, büyükşehire meclis üyesi olarak yolladı. Daha neler neler…

MHP’ye de bakarsak: Devlet Bahçeli 22 Ekim’de Öcalan gelsin DEM Parti grubunda konuşsun önerisi neredeyse 3 aydır kamuoyunun gündeminde.  Erdoğan sessiz, geri planda kalarak kamuoyu tepkisinin şekillendirilmesini bekledi. Erdoğan’ın duruş hali bu…2025 Yılında ise işe hızlı girdi. Kamuoyunda CHP ve DEM Parti kendisine “diklenince” belediyelerini bastı, kayyum atadı.

Yerel yönetimlerin etkisi kitleler üzerinde önemli. Devlet ise her türlü yetkinin sahibi. Erdoğan’a bu gözle bakarsak, yetiştirilen ve daha sonra yerleştirilen bürokratlar, devlet memurları ile her türlü kararı aldırabilecek veya bazı hoşuna gitmeyen kararları aldırmayacak bir konumda.

CHP’yi oyalayacak işlemler ise Erdoğan için kolay. Örneğin, bazı başkanları görevden alarak Özgür Özel’i oradan oraya koşturuyor.
Şubat ayında yapılacak AKP Genel Kongresine kadar kamuoyu bir o yana bir bu yana yaslanacak. Zaten toplumsal hafıza da bir haftaya inmiştir herhalde.
Oyuna karşı oyun yapacak yetki ve güç yerine, oyuna karşı eylem planı nasıl olmalı acaba?