Köşe yazarları gazete değiştirdiklerinde ‘hoş buldum’ yazısı yazarlar ki müthiş sıkıcı, çok kişisel satırlardır, kimse de okumaz.
O yüzden kısa geçiyorum. İki sene sonra tekrar buluştuk, özledik birbirimizi hadi sarılalım ve kaldığımız yerden devam edelim.
Gerçi kaldığımız yerden devam edemeyebiliriz.
Çünkü hep söylüyorum ben eğitilebilir bir aptalım, şimdi ağzımdan köpük saça saça savunduğum fikre o sırada ortamda bulunan biri aklıma yatan karşı argümanla gelirse hemen fırıldak gibi dönebilirim.
Bundan da son derece memnunum.
Sabit fikirli olmak aslında hiç fikri olmayanın plastik dünyasına ait cankurtaran simididir ki o simit patlaktır, eninde sonunda insanı batırır.
İşte ben de sizinle görüşmediğimiz iki senede başka türlü fikirlere evirilmiş olabilirim.
Bir konuda sizinle dertleştiğimde sakın bana ama eskiden bunu dememiştin demeyin.
Mesela şu; pozitif düşünelim, pozitif olayları çekelim...
Yok efendim hafiflemek için kazığı boğazımıza kadar sokanları bağışlayalım...
Zayıflamak için kahvaltıyı atlamayalım...
Bunlar masum... Eski yazılarımı okuduğumda utandığım satırlar var, bunları ben mi yazmışım diye...
Önyargılı, kibirli, ahkam kesen aptal bir kadın.
O yazdıklarım yani aslında düşünüp savunduklarım baktım ki hep tek tek başıma geldi.
Bir ara bu karma sadece bana mı karma? diye isyan ettiğim de olmadı değil hani...
Ama sonra kendimce şöyle bir sonuca vardım; evet değişmeyen gelişemez.
Sizinle dertleşme fırsatı bulamadığım iki yılda başıma öyle sert şeyler geldi ki…
Önceden kedi pisliğini örter gibi saklayacağım olaylardan sonra şunu demeyi öğrendim "Ulen nasıl güzel rezil kepaze oldum ama!"
Gülerek kendimle dalga geçerek…
‘Tavrın değişirse kaderin değişir’ diye bir söz vardır ya hani, bu tavrım bana kaybettiğimi sandığım gücümü, özgüvenimi öyle bir geri getirdi ki!
Önce beni sevsinler diye kendimden parça parça gurur kopardığım herkesi çatır çatır hayatımdan koparıp attım.
Aile, arkadaş...
Bütün şımarttıklarımın, yaptıkları ayıpları hep görmezden geldiklerimin bağlarını kesiverdim.
Kendi dünyamdaki kendimce önemli insanları mutlu etmek için ne boş bir çaba harcıyormuşum.
Asıl travmaların yaşadığım kötü olaylar değil, yaşayamadığım güzel zamanlar olduğunu anladım.
O geçmiş travmaları şifalandırmaya çalışırken anı ve geleceğimi ıskalamışım.
Herkesin kahramanı olmaya çalışmak saçma, her işini kendin halletmeye çalışmak gereksizmiş.
Ben işin içinden çıkamadım bana yardım et demek zayıflık değilmiş.
Kibir gerçekten en boktan günahmış!
Şimdi sizinle bu tekrar buluştuğumuz yeni dönemde kendimi, hayatımı daha çok ortaya dökeceğim.
Çünkü görüyorum ki hiçbirimiz özel falan değiliz, aynı dünyada, aynı ülkede, aynı toplumda, aynı kültürde kuyruğu dik tutmaya çalışıyoruz.
Birbirimize çok benziyoruz.
Biz kim miyiz?
Aynı frekansta buluşan sağı solu yamalı ruhlar.
Bitti artık o dönem.
Yara falan yok.
Safları sıklaştırın.
Savaşı arkamızda bırakıp tozlarımızı silkip aydınlığa çıktık sayın.
Bu son satıra kadar okuyan canım okur dostum, seni çok özlemişim. Senin anlatacaklarını da buraya taşıyacağım artık. Yaz bana. Anlat.
Yeniden buluştuk, ayrılmayalım.