Önceki yıllarda da iktidar partilerinin seçimlerde devlet olanaklarından yararlandığına şahit olur ve kamunun parasıyla seçim çalışması yapılmasına şiddetle karşı çıkardık. Misal, makam arabalarının seçim çalışmalarında kullanılması biz gazeteciler ve elbette kamuoyu için affedilmez bir durumdu. Günlerce yazıp söylerdik!
Meğer ne iyi zamanlarmış…
Şimdi bakıyoruz sanki devlet her bir hücresiyle, tümüyle kendisi seçim meydanlarında adeta!.. Devlet kurumları, iktidar partisi adaylarının emrine amade. Yüzlerce makam aracıyla parti mitinglerine gitmek, her biri aday olan bakanların arkalarında kendilerine bağlı bürokratlarla gezmesi, Putin’in seçim kıyağı olarak verdiği iddia edilen Karadeniz doğal gazının ‘bedava’ dağıtılması, özel sektörün toplama aracının ‘yerli milli’ diye reklamının yapılması… Ve tüm organizasyonlar, geziler, dağıtılan ‘hediyelikler…’ İktidar, kamu kaynakları ve devlet gücüyle seçim faaliyeti sürdürüyor adeta. Ve bunun karşısında kendisini ifade edebileceği birkaç bağımsız medya kuruluşu ve kendi kaynaklarıyla seçim kampanyası yürütmeye çalışan muhalefet partileri! Ne ‘adil’ bir yarış değil mi? Boşuna ‘hak, hukuk, adalet’ demiyoruz,
Misal, İzmir’den aday gösterilen Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu bu hafta seçim bölgesinde propaganda faaliyeti yürüttü. Bir de basın toplantısı kıstırmış araya sanki söyleyecek sözü yaptığı icraatı varmış gibi! Yanında bürokratları, makam araçları, partililer… Basın toplantısı adı altında bildiğin seçim çalışması yapıyor, muhalefete bindiriyor, iki yanında devletin bürokratları da bu tiyatronun bir parçası olarak öyle oturuyor. Sözde ‘bakanlığıyla ilgili faaliyette’ bulunuyor, tabii masraflar kamu kaynaklarından! Düşünün böyle 15 bakan var, aday gösterildiği seçim çevrelerinde devletin her türlü imkânını kullanarak yanlarına bürokratlarını alıp propaganda çalışması yapıyor. Cumhurbaşkanı deseniz zaten ‘dükkan benim’ misali…
21 yıllık Akp iktidarı döneminde yasaların, Anayasa’nın, uluslararası sözleşmelerin hiçbir kıymeti harbiyesi kalmadı. Etik deseniz, o zaten lügatte yok. İktidar partisi, devletin olanca gücünü ve ağırlığını kullanıp seçimi domine etmeye çalışıyor. Bu arada var gücüyle karşılıksız para basıp Hazine’ye para aktarıyor. Malum, cep delik, cepken delik!
Bu seçim, tarihin en maliyetli, en pahalı seçimi olacak orası kesin de bu maliyet kimin cebinden çıkacak veya fatura son tahlilde kimlere kesilecek; orası belli mi? Belli tabii, fatura devletin kasasına yani halkın parasına kesilecek! Bu seçim halkın kendi parasına sahip çıkma ve hesabını sorma seçimi de olacak.
Devlet gücünü arkasına alan iktidar, halkın gerçek gündemini de seçim ortamından var gücüyle kaçırmaya çalışıyor. Yokluk, yoksulluk, ‘patates soğan fiyatları’ diyenlere paralı köprülerle karşılık verecek, bu seçimin ‘işgalcilere karşı kurtuluş savaşı olduğunu’ söyleyecek kadar akli melekelerini kaybetmiş durumdalar!
Tek dayanakları devletin gücü, abandıkları tek argüman ‘din’. İşi cami avlusunda miting yapmaya, ‘Diyaneti kapatacaklar’ yalanlarıyla oy toplama zavallılığına kadar vardırdılar. Az kaldı diyoruz ve şu son günleri yine dişlerimizi sıkıp sabrederek geçiriyoruz!