İnsanoğlu var olduğundan beri farklı düşünen bir varlık. Onları bir arada tutan genelde dıştan gelen tehlikeler. Vahşi canavarlara karşı bir araya gelenler, daha sonra vahşi kabilelere karşı bir araya geldi ve günümüze dek görüntü değişse bile içerik değişmeden böyle devam etti.
Toplumların dışa karşı birleşmesine destek yapan bir başka olgu da, iç düşmanlar. İktidarı ele geçirmek için yönetim karşıtı gruplarla işbirliği yaptığı gibi, yabancılarla yani dış güçlerle de işbirliği yapanlar var. Avrupa’da, Osmanlı’da hanedan savaşları, İngilizlerle işbirliği yapan Vahdettin gibileri, bir de o zamanın mollaları filan…
Yönetimde olan her kimse, onun seçimi doğrudur. Derebeyi için derebeylik, kral için krallık, papa için Hristiyanlık… Kimine göre sosyalizm…
Sosyalizm, kapitalizme karşıt bir görüş ama karşıtları biz kapitalistiz demiyor genelde… Yatırım özgürlüğü, baskıcı rejimlere karşıtlık, serbest rekabet gibi birçok kavramı kullanıyor. Aynı zamanda sosyalizmin, komünizmin kötülüğünden bahsedip duruyorlar. Gelişmemiş toplumlarda bu düşmanca öyküler karşılık buluyor. Kanımca bu çok normal. İnsanlar özgürlük ister, refah ister, keyifli yaşam ister. Bunu daha iyi vaat edenin de peşinden gider. Özgürlük ve refah gerçekleşmese bile vaatler onu hizada tutar.
Toplumdaki her türlü eğilimi kullanarak iktidar olmaya çalışmak olağan bir siyasetçi davranışıdır. Bana göre, bu sıradanlıktır. Sıradan siyasetçi iktidar erkini neden ele geçirmek ister? Bundan bir çıkarı vardır, kendine itibar getirmesini ister filan. Oysa siyasetçi o makama itibar kazandırıyorsa, o mevkide iken yaptıklarıyla topluma şekil verebiliyorsa anlamlıdır. Bunun ülkemizdeki örneği ve dünyanın ezilen uluslarına örnek olmuş kişisi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Mustafa Kemal’in askeri açıdan yaptıkları, kazanımları ortada. Devlet adamı olarak dünyada yarattığı etki ve gördüğü saygı da açıkça belli. Antiemperyalist tavrını da “özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” sözüyle perçinlemiştir. Mustafa Kemal okuyarak, gezerek, konuşarak, yaptığı gözlemlerle bir senteze ulaşabilecek özelliğe sahiptir. Bu nedenle antiemperyalist olmakla “Sovyet tipi” sosyalist olmak gerekmediğini ifade eden bir sözü var: “Biz imtiyazsız sınıfsız bir kitleyiz. Cumhuriyet’i ilan ederken tüm imtiyazları kaldırdık.”
Peki, feodal yapı varken bu nasıl mümkün olabilir? Bunu Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşını veren halka inandırdığı, benimsettiği bir hedefi olarak kabul edebilir miyiz? Hedef ise, çözümü ülke dışındaki ideolojilerde değil kendi yapımızda aramak gerekir ki, devrimlerden, fabrikalara, bankalara, araştırma enstitülerine, halkevlerine, köy enstitülerine dek çok yönlü bir yelpazede Anadolu tipi örgütlenme ve gelişme ancak böyle açıklanabilir.
Bu bağlamda, Osmanlı’dan süregelen Anadolu’nun kültürel çeşitliliğini ve etkileşimini dikkate alarak “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes Türk’tür” diyerek ortak geleceğe birlikte yürümek mesajı vermiştir.
Türkiye’yi etkisizleştirmek isteyenlerin köken, tarikat, mezhep körüklemeleri ve yapay tarikat üretimleri yaklaşık 80 yıl boyunca ülkeyi yolundan döndürememiştir. Sonuçta özgürlük ve bağımsızlık bu topraklarda yaşayan herkesin hakkıdır. Düşüncede özgür olanların bir kısmı “evlerinde” ülkeni elinden aldılar, onu kurtarmalısın gibilerinden telkin alabilirler. Bunu yaşama geçirmeye çalışanların karşısında yasalar vardır. Bir kısmı da ellerine yetki aldığı zaman başkasına “bunu beğenmiyorsan ülkeyi terk et” diyebilme cüretini bulabilmektedir.
Meclis’te bütçe görüşmeleri sırasında bir milletvekili “Bu eğitimde tek dil var, çoğulculuk yok" demiş, Bakan bey de “öğrendiğiniz, bildiğiniz bu dilleri, ekmeğini yediğiniz, suyunu içtiğiniz, havasını kokladığınız, toprağından beslendiğiniz bu güzel ülkeyi dışarıda şikâyet etmek için değil, ülkemizin lehine de kullanmanız inşallah bir gün gelir, nasip olur" demiş. Sanki konuşmacı misafir birisi. Konuşmacının düşüncesine katılmasak da, o bu toprağın bir ferdi.
İzmir için “Gâvur İzmir” deyimini gâvurluk olarak algılayanlar, kendilerini bu vatanın tam sahibi saydıkları için mi vatanın her şeyini satıyorlar?
Köşkler, unvanlar geçici… Gün gelir Anadolu insanı eğriyi doğrultmasın