Göbbels’ten günümüze propaganda sanatı yalan sanatı oldu. Ülkeler arası savaşta savaşan taraflar hep karşı tarafı perişan ettiğini söyler, yazar.
İran – Irak savaşı sırasında bir inşaat şirketi için 1983 – 1985 yılları arasında İran’daydım. İnşaatlar güneyde Hürmüzgan eyaletindeydi. Qeşm adasında, Jask kentinde ve Bandar Lengeh’te iskele ve liman inşaatları vardı. Çalışma arkadaşlarımızın bir kısmı heyecanla o dönemde radyolarda ne söylendiğini çevirmenlerimizden isterlerdi. Öyle ki İran radyosu ve televizyonu Irak topraklarında 50 – 100 km ilerlediklerini, yüzlerce Irak askeri öldürdüklerini aktarırlardı. Her gün bu kadar mesafe yol alırsanız, 6 ay sonra Paris’e varmanız gerekir. Tabii ki öyle olmadı.
2020’lerdeki iletişim ağları ve sosyal medya, savaşlara başka bir boyut katıyor. Kurgulanmış savaş sahnelerinden, her ülkenin duyarlı olduğu konudaki haberlere dek tam bir propaganda savaşı dürüyor. ABD, demokrasi getirmek bahanesi ile Irak’a girdi. Girerken ‘burada kimyasal silah var’ dedi, girdiler baktılar ki yok. Yalanla Irak’ı işgal etmiş oldular. Demokrasi gelmedi ama bir milyon Iraklı öldürüldü.
Ukrayna’da Rusların varlığını anlatmak zor, Ukraynalıların direnişini abartmak da öyle. Ukrayna propaganda ile ayakta tutulmaya çalışılıyor. Şurası bir gerçek ki, Ukrayna, Rusya karşısında Batının tam desteğini almış durumda. Volodimir Oleksandroviç Zelenski bu desteği yeterli bulmuyor. Her gün bir başka ülkenin parlamentosunda dijital iletişim aracılığı ile konuşma yapıyor, ayakta alkışlanıyor. Onlardan Rusların hava sahasını kapatmalarını, Rusları durdurmalarını, kendilerine uçak, füze vermelerini istiyor. Beni NATO’ya alın, AB’ye alın diyor. Destek istemek halkını kurtarmak için en doğal hakkı.
Öte yandan, Ukrayna’da vahşete dönüşen şiddet metotları kullanan ırkçı Neo-Nazi taburu var. Zelenski, Israil parlamentosunda Ruslar Ukrayna’daki Yahudileri öldürecek, vatandaşlarınızı koruyun diyor. Bu ne yaman çelişki. Her gün herkese ayrı söylem.
Bu söylemlere biz Türkiye’de alışığız. 20 yıldır iktidarda olanlar ne dedilerse, aksini yaptılar. Ne vaat ettilerse tersi oldu. Şimdi gözleri parlayanlar, Pensilvanya’da “hımbıl” dururken yan gözle kameraları kesenler iktidarın belkemiği durumunda.
Dilin kemiği yok derler, bu belkemiklerin de kemiği yok.
Et ve Süt Kurumu ete zam yapıyor. Genel müdür “Çok uzun kuyruklar oluşuyordu bu yüzden zam yaptık” dedi. Beyefendi işin içinden sıyrıldığını zannetti ama durum öyle mi? O kuyruğa girenler 60 liradan et alıyordu. Şimdi orada 90 lira. Zincir marketlerde 80 lira olan et 120 liranın üzerine çıktı. Hoşgeldin Ramazan dediler. Tarım bakanı çıktı genel müdürünü destekledi; ete yaptığımız zam kırmızı ete yansımadı dedi!
Bu söylediklerine inanıyorlar mı acaba?
Gelen gideni aratıyor. 2002’lerde iktidar bakan kalitesi ile bugünkü arasında çok niteliksel fark var. Diyeceksiniz ki, iktidar yönetim kadrosu süzüle süzüle buraya geldi, elimizde bunlar kaldı.
Baştaki Atatürk’le İsmet İnönü’ye iki ayyaş derse, Diyanet İşleri Başkanı da demediğini koymaz, bir müdür çıkar kız ve erkek öğrenciler ayrı sıralarda oturacaklar diye genelge çıkarır. Her iş bitti de sıra oturmasına mı kaldı işimiz?
Ayçiçeği yağı, ekmek, et derken kamuoyu araştırmasında ‘iktidara oy vereceğim’ diyenler, sandıkta tersini yaparsa şaşmayın!