Her sabah uğrayıp gazetemi aldığım bakkala elimde kitapla girdim. Selma teyze dükkânı süpürüyordu. Kitabı görünce,
“Bizim Serhan da sürekli okuyor. Ev kitap doldu.” dedi.
“Ne güzel işte Selma Teyze!” dedim.
Gazetenin parasını alırken, “Hastalık de mi bu? Okumazsanız olmuyor!” dedi.
“Hastalık olur mu Selma Teyze, alışkanlık.” dedim.
Aslında Selma teyzenin sözü de hoşuma gitmedi değil. Okumak hastalık. Keşke hastalıklı bir toplum olsaydık! Zaman o kadar hızlı geçiyor ki! Bir de bakmışsınız, ardınızda bir sürü leş var. Seri katil misali birer birer yılları, ayları, haftaları, günleri, saatleri, dakikaları, anları öldürmüşsünüz. Geçenlerde, küçük İskender’in, “Lucifer’ın Bisikleti” kitabında yer alan, “Zararlı Günlükler” adlı yazısından, beni etkileyen iki söz geldi aklıma. İşte ilki:
“Tek bir cinayet dahi işlememiş bir seri katilim.”
Ve ikincisi:
“Ben bir tabanca hayaliyim, içimdeki kurşun gerçek.”
İçimizdeki öfke daima tetikte, bir söz, bir hareket bizi bir seri katile dönüştürebilir. Öfke, bazen kontrol edemediğimiz, etmek istemediğimiz duygumuz. Sevgiyi, mutluluğu saklayıp gizleyebiliyoruz da öfkeyi çok zor.
Öfkemizi kontrol edip onu yapıcı bir hale dönüştürmek isteriz hepimiz.
Peki, bunu başarmak için ne yapmalıyız?
Psikiyatrist yardımıyla bunu başarabiliriz.
Bir de bu konuyla ilgili kitaplar var. Bunlardan biri “Öfke Dansı / Varlık Yayınları ” Öfkenin nedenleri ve modelleri üzerinde duran bu kitap, önemli ilişkilerde anlamlı ve uzun vadeli değişimler gerçekleştirmeyi sağlayacak özel stratejiler sunuyor. Kavga ve suçlamayla ya da sessizlik ve duygusal uzaklaşmayla dışarı vurulan öfkeyi ve onu yapıcı bir hale dönüştürmenin yollarını gösteriyor.
Hepimiz dönem dönem kötü günler geçirebiliriz ama hep hayatımızın bir köşesinde gizlediğimiz ve arada tutunduğumuz, asıldığımız umut, sevgi, mutluluk panzehir olarak bizim makyaj çantamızda ya da cüzdanlarımızda olurdu.
Ben ve benim gibi dünyaya pozitif bakan insanlar, kötü günler geçirdiğinde kendini uçurumdan atsalar bile ister istemez kenarda tutunabilecek dal var mıdır diye bakmaktan kendilerini alamazlar. Hayat çok güzel, hayat şöyle iyi, böyle tatlı demiyorum. Yalnız bu kadar da kötü olamaz!
Benim okuduğum diğer kitap “Zor Kişiliklerle Yaşamak / İletişim Yayınları”
Kitap, önce kişilik tiplerini, ardından sizlere nasıl davrandıklarını, ne tepki verdiklerini ve son bölümde de sizin nasıl davranmanız gerektiğini anlatıyor. Açıkça söylemek gerekirse işiniz çok zor.
Sizi bilmem ama ben hayatın güzelliklerini koydum cebime, cepten yemeye devam edeceğim.