İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, İzdoğa ve İzenerji’de çalışan 200 işçiyi işten attığı yetmez gibi bir de hedefe koyuyor.

Hem de bunu en kolay yapabileceği yerde; sermayenin tam önünde, EBSO Meclisi toplantısında.

Neymiş efendim; işçiler ihtiyaç doğrultusunda işe alınmamışlar, bir şekilde belediyeye kapak atmışlar, tabii bu işçilerin suçu değilmiş ama hak, hukuk, adalet sloganları atmasalar iyi olurmuş, başkan olarak asıl hak hukuk savunucusu kendisiymiş, 4 buçuk milyon insanın hakkını savunuyormuş, dışarda bir sürü işsiz varmış, ee herkes toplanıp eylem yapsa bu hoş olur muymuş, aslında belediyenin saha elemanına ihtiyacı varmış ve işten attığı işçilere temizlik, ilaçlama, park bahçelerde çalışmaları için teklif etmiş ama kabul etmemişler… Bla bla…

Çene suyuna çorba derler ya öyle…

Neden mi?

Çünkü Meclis toplantısı sürerken dışarıda CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nu yakalayan işçiler ne diyor biliyor musunuz?

“Cemil Başkan bize itibar suikastı yapıyor. İş teklifini kabul etmediler diyor ama böyle bir şey yok. Bize hiçbir teklif yapılmadı. Bizim işe, ekmeğe ihtiyacımız var. Biz bu eylemleri iş olsun diye yapmıyoruz. Aramızda kirasını ödeyemeyenler var, kanser hastası olan insanlar var. Bizi yarın davet etsin görüşelim. Verdiği işlerin hepsini kabul ediyoruz.”

Yani Cemil başkanın anlattığı gibi işçilere ne bir teklif var ne de iş beğenmeme durumu var. İşçiler, ‘verilen tüm işleri kabul ediyoruz, bizim ekmeğe ihtiyacımız var’ diyor. Daha ne desin?

Peki 1-2 saat sonra ne oluyor?

Cemil Tugay’ın danışmanı Haydar İnanır, işçilerle görüşüyor. İşçilerin temsilcisine numarasını veriyor. Temizlik işleri, park bahçeler ve ilaçlamada işçi alımı yapıldığını ve bunun için yarın görüşeceklerini ama şimdilik protestoyu sonlandırmalarını söylüyor.

Şimdi başkana sormayalım mı; ‘İçeride ne anlattınız, dışarıda ne yaşandı?’

İşçilerle tek tek röportaj yapmış, onları dolu gözlerle izlemiş, boğazı düğümlenerek sohbet etmiş biri olarak söylüyorum; işçilerin gözlerinde değil, inancında görüyorum, birbirilerine tutunmasında görüyorum… Haklılar ve kazanacaklar.

Bu konuda çok kötü bir sınav veren Sayın başkan bu işin neresinden dönerse kârdır…

Ha bir de…

Emekçiyi dinliyormuş gibi yapıp, Cemil Tugay’a siper olan, maçı idare etme derdinde olan, günlerce işçilerle temas kurmayıp Özgür Özel’in İzmir’e geleceği gün işçilerden eyleme ara vermelerini isteyen, işçilere vurdumduymaz tavırlarla yaklaşan Şenol Aslanoğlu’na da bir kelime diyeceğim var: Yakışmadı!

Cemil Başkan her türlü yolunu bulur, olan size olur.

***

Şimdi gelelim Sünger Kent Projesi’ne…

Cemil Tugay, aynı gün, aynı toplantıda Sünger Kent Projesi’ni iptal etmediğini açıkladı.

Yani gazetemizin, “Baraj gibi su toplayacak Sünger Kent Projesi ziyan edildi, ekibi dağıtıldı! ZİYAN!” manşetini yalanladı.

Haberimizin kaynağı olan Sünger Kent Projesi Koordinatörü Alim Murathan’ı hedef aldı; “O yalanı söyleyen kişiyi kınıyorum” dedi.

“Sünger Şehir diye çatılardan su toplamayı anlattılar. Sonra sünger şehrin bu olmadığı anlaşıldı” dedi.

“Ben Karşıyaka Belediye Başkanı iken Zübeyde Hanım mahallesinde bir kent ormanı çalışması yaptık, asıl sünger şehir odur. Bununla ilgili uluslararası bir ekiple çalıştım. Böyle bir kökenden gelen insana böyle bir iftira atmak hainliktir” dedi.

Tugay’ın bu sözlerini Sayın Murathan’a gönderdim. Cevabı ne oldu biliyor musunuz?

“Bu demeci Cemil Bey mi verdi gerçekten, inanamıyorum! Kent halkına bir belediye başkanı bu kadar kolay yalan söylememeli. Düpedüz yalan söylüyor, iftira atıyor.”

Yani “ZİYAN!” manşetinden sonra “ZİYAAA” manşeti mi atsak diye düşünmedim değil!

Çünkü farklı kaynaklardan doğrulattığım bilgiye göre; Tugay’ın ‘iptal etmedim’ dediği projenin ekibi 2 buçuk aydır hiçbir iş yapmıyor ve farklı daire başkanlıklarına dağıtılmayı bekliyor.

Ayrıca Cemil Tugay, o manşetimiz için gazetemize gönderdiği cevap hakkında; “Su Araştırmaları Müdürlüğü'nün kapatılması Büyükşehir Belediyesi tarafından hâlihazırda yürütülen faaliyetlerin durdurulduğu anlamına gelmemektedir” diyor.

Anlamayanlar için işin Türkçesi şu:

Sünger Kent Projesi, Büyükşehir’in iştiraki İzenerji bünyesinde kurulan Su Kaynakları Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından hazırlandı. Cemil Tugay bu merkezi kapattı. Dolayısıyla ekibi dağıttı, projeyi bitirdi, sahipsiz bıraktı! Sünger Kent Projesi’ndeki benzer işleri, İZSU’nun ve Sıfır Atık Dairesi Başkanlığı’nın zaten yaptığını belirterek, bu işi tamamen onlara pasladı. Yani projeyi ismiyle ve ekibiyle fiilen bitirdi. Sonra da çıkıp, “Projeyi bitirmedik, bu yalandır, hainliktir” dedi.

Cemil Tugay’ın vizyonu, bu projeyi, binaların çatılarına düşen yağmur suyunu mavi su depolarına aktarma işi olarak algıladı.

Ancak içinde Tunç Soyer olduğu için bastırmadığı proje kitabını eline alsaydı, projenin ne denli önemli olduğunu, mavi su deposundan ibaret olmadığını görecekti.

Kaldı ki Tugay, Proje Koordinatörü Alim Murathan’ı da dinlemeye gerek görmedi. Çünkü tarzı bu.

Akdeniz Üniversitesi bu projeyi ödüle layık gördü. Büyükşehir ekibi o ödülü almaya bile tenezzül etmedi.

Sonra vay efendim; proje iptal edilmemiş, yalanmış, kınıyormuş, bu hainlikmiş.

“Sünger Kent Projesi’ni iptal ettik ama benzer bir işi, hatta daha iyisini İZSU yapacak” deyin vallahi canımı yiyin…

Ama hayır… Siz, bir toplantıda iki  –sizin ifadenizle-  ‘yalan’ söylemeyi tercih ettiniz.

Önce işçileri, sonra Alim Murathan’ı ve gazetemizi hedefe aldınız. Size de yakışmadı!

Şiiri sevdiğinizi biliyorum sayın başkan… O yüzden Ülkü Tamer’in “Konuşma” şiiriyle noktalayacağım… Hem bu yazıya uygun hem de bugüne kadarki performansınıza…

Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten*

İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci
çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.