“İzmir Şehir Tiyatroları, sizin tiyatronuzdur. Biz, sizin vergilerinizden oluşan ödeneklerle sanat üretiyoruz. Yani bu tiyatronun üzerinde hakkınız var. Bu hakkınıza dayanarak gelin, görün, izleyin, alkışlayın ya da eleştirin ama lütfen tiyatronuzdan kopmayın!”

Bu sözler İzmir Şehir Tiyatroları (İzBBŞT) Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten’e ait.

Baştan söyleyeyim; ben, İzmir Şehir Tiyatroları’nın niteliğini ya da gelecek perspektifini tartışabilecek nitelikte değilim.

Ancak hem Yücel Erten’in yukarıdaki sözlerine dayanarak hem de İzBBŞT’deki 30 oyuncuyla röportaj yapmış ve bu tiyatronun yaşamasına, tanıtılmasına, izleyicisinin artmasına destek olmaya çalışmış bir gazeteci olarak Cemil Tugay’ın kurumda yarattığı krizi yazacağım.

Şöyle…

Yücel hoca, kurumun geleceğine yönelik Cemil Tugay’la yüz yüze görüşmek istiyor ancak 74 gün boyunca randevu verilmiyor ve bu süre sonunda bir bürokrat aracılığıyla yola başka genel sanat yönetmeniyle devam edileceği bildiriliyor.

Yücel hoca, günlerce randevu vermeyen, tiyatronun genel sanat yönetmeniyle konuşma gereği bile duymayan bu tavrı, ‘sanat kurumuna yönelik küçümseyici özensizlik’ olarak değerlendiriyor…

Ve özetle şunları diyor:

Ben bürokrat değilim, sanatçıyım. Tiyatromuz ise belediyenin 174 şube müdürlüğünden biri değil, sanat kurumudur. Başkanın bu bilinçle hareket etmesi gerekir. Mesele benim kalmam ya da gitmem değil, Türkiye’ye örnek olan yönetmeliğe uygun hareket edilmesi ve kurumun varlığını en iyi şekilde sürdürmesidir. Kendi ‘adam’ını başa getirmek için yönetmelik değişikliğini zorlamak demokratlığa, aydın ahlâkına ve sanat aşkına sığmaz. Müstehcenliğe kayar, vesselâm…

Cemil Tugay ise İzBBŞT’ye dair yönetmelik değişikliğini işaret ediyor ve Yücel Erten’i de eleştirerek özetle şöyle diyor;

“Burada özerklik adı altında tek kişinin sesi çıkıyor, demokratik teamüllere aykırı bir yapı var, danışma kurulu işlevsiz. Genel sanat yönetmeni, çoğunluğu yine kendisi tarafından belirlenen yönetim kurulu tarafından seçiliyor. Repertuvardan iç işleyişe kadar her konuda genel sanat yönetmeni söz sahibi. Bu sistemi düzeltmemiz, sanatsal olarak özerk ve kurumsal olarak güçlü bir yapıyı oluşturmamız gerekiyor.” 

Hakkını yemeyeyim. Tugay’ın bu sözlerinde haklı olduğu yerler mutlaka vardır. Çünkü konuştuğum pek çok tiyatrocu benzer sözlerle Yücel Erten’e tepkilerini dile getiriyor ancak pek çoğu da desteğini açıklıyor. Dedim ya ben tiyatroyu değil, Tugay’ın yarattığı krizi yazıyorum.

Dolayısıyla tartışmaya açık bir değerlendirme sürecinde, mevcut sanat yönetmeni Yücel Erten’i muhatap almadan ve onunla konuşmadan yargıya varan, hatta yargısız infaz yapan Cemil Tugay’ın sözlerini ‘samimi’ bulamıyorum. 

Tugay ne kadar tiyatrodan anlıyordur bilmiyorum ama mevcut yönetimle görüşmeden yargısız infaz yapması gerçek niyetinin ne olduğu konusunda fazlaca ipucu veriyor.

Dolayısıyla Cemil Tugay’ın sözleri bana şunu söylüyor:

“Ben müdahale edemiyorsam, ben güç sağlayamıyorsam, ben dizayn edemiyorsam, ben istediğim gibi at koşturamıyorsam o zaman orada demokrasi yoktur.” 

Halbuki Cemil Tugay, iyi-kötü 3 yıl boyunca İzmir Şehir Tiyatroları’na emek vermiş bir sanat insanını muhatap alsa, emekleri için teşekkür etse ama yola başka bir sanat yönetmeniyle devam edeceğini söylese buna kim ne diyebilir? Hem de yönetmelik buna izin veriyorken…

Ancak kentimiz adına üzülerek söylüyorum; Cemil Tugay, bu kente iyi kötü değer katmış sanat insanlarını, bilim insanlarını sırf Tunç Soyer döneminin projelerinde yer aldıkları için muhatap almayacak kadar nezaketsiz biri.

Bu iletişimden uzak tavrı ve sürekli kriz yaratan hali yüzünden İzmir’i tüm ülkeye mahcup edecek bir başkan. 

Ne yazık ki Cemil Tugay’ın ‘Tunç Soyer kompleksi’ her yerde kendini gösteriyor ve göstermeye devam edecek.

Elbette Tugay’ın yola nasıl bir genel sanat yönetmeniyle devam edeceği kurumun geleceği açısından önemli ama ben bu tiyatroyu sönümlendireceğini, etkisini azaltacağını, alkış almasını en aza indireceğini düşünenlerdenim. 

Bakmayın “sanatsal özerklik”, “güçlü kurumsal yapı”, “katılımcı demokratik yönetim” gibi süslü laflarına… 

Cemil Tugay’ın Tunç Soyer’le anılan bir kurumu başarılı görmeye tahammülü olacağını mı sanıyorsunuz?

Ben sanmıyorum…

Bu dediğim tarihe not olsun…

Tahminim yanlış çıkarsa ve İzBBŞT kendini aşarsa teşekkür etmek boynumun borcu olsun.

Ancak şu da İzmir Şehir Tiyatroları’nın yeni yönetiminin bu kente borcu olsun!

Yeni sezonda “Sütte Leke Var Onda Yok” diye bir oyun yazın, başrolüne Cemil Tugay’ı koyun, cümle alem İzmir’de oynanan asıl ‘oyunu’ görsün.