Suyun bir tarafında İpsala, Keşan. Suyun diğer tarafında Sofular, Karapınar, Bıdıklı
Gel bu tarafa Tekirdağ, Büyükçekmece. Git öte tarafa Sarışaban, Kereviz, Elmalı.
Üstelik gel Ege’ye Foça (Fokai), git Halkidiki’ye Neo Fokai (Yeni Foça)…
Suyun öte tarafında araba kullanırken, yanlış ve çamurlu bir yola girdiğin zaman, eskice bir pikapla seni durdurup “neden girdin bu yola be yaa” dedikten sonra, “Gümülcine’ye önceki köye girince sağa sap, doğru git” diyen birisiyle karşılaşıyorsun. Arabana bakıyor “bak arabanı da çamurlattın be yaa” diyor. Pikabın arkasına yüklediği karnabahar, brokoli, lahana gibi kış sebzesini belli ki dağıtıma götürüyor, yanı başında oturan tatlı kadın da bizim sabah akşam tarlada çalışıp üreten Anadolu kadınımızın tipik bir örneği.
Nerede bir lokantaya gitsen, sana hemen bir Türkçe bilen garson veriyorlar. Soluklanmak için halk kahvesine oturunca kahveci olmazsa, karısı sizinle Türkçe konuşuyor.
Özetle, bize göre batı Trakya’da, Yunanistan’a göre doğu Trakya’da yüzlerce Türkçe isim taşıyan kasaba ve köy var. Yunanlılar yerleşim isimlerini ve Osmanlı eserlerini koruyor. Bu iş kolay mı oldu, tabii ki hayır. Ancak Avrupa Birliği süreci Yunanistan’a güven verdi, ülkede yaşayanlara da huzur. 1989’dan beri birçok kez gezdiğim ülkede izlenimlerim böyle…
Öyle veya böyle, yüzyıllardır bir arada yaşamış, birbirine kız vermiş kız almış insanlar. Kadının eşi Yunanlı kendisi Türk, aynı şekilde koca Türk eşi Yunanlı. Anca bir güzellik var ki; çocuklar çift isimli: örneğin Helena Nezihe veya Asım Yannis gibi. İşte Balkanlara barışı sağlayacak olan kişiler de bu çocuklar.
Hani bir süredir Yunanistan için Erdoğan’ın söylediği ve artık kanıksanan bir söz var: “Bir gece ansızın gelebiliriz.” Şimdi hızını alamadı “Atina’yı vururuz” dedi. Bu nasıl bir söylem?
Orada her yerde Yunanlılar ve Türk kökenliler hep birlikte yaşıyorlar. Konu siyasilerin kendi itişmesi ise, buna vatandaşın zaten standart bşr tepkisi var, ortama yazık ediyorlar diyorlar. Zaten Dedeağaç’ta, Alexandroupoli’de Amerikan donanması da var. Bir de Bulgaristan’ın Burgaz kentinden Dedeağaç’a doğal gaz hattı projesi var ki, bölgedeki ekonomik dengeleri etkiler.
Sofular’da, yerel dilde Soufli’de bir gece bir şeyler yerken yandaki masada birliğinden izin almış gelen üç genç gitarla geceyi renklendirdi, öbür masada da Türkiye’ye defalarca gelen ailelerle koyu bir sohbet oldu.
Bir gece ansızın gelebiliriz de, nereye geliyorsun. Zaten herkes orada… Bunu Türkiye’de köyünden, kasabasından hatta ilinden çıkamayan insanlara gücüm var demek için bir söylem olarak söyleyebilirsin. Fakat yoksulluk içindeki halk bunu umursayarak açlığını ne kadar bastırır, onu göreceğiz. Atarım, tutarım, keserim demekten başka ne eylem olacak, buna hangi senaryo çerçevesinde Amerika ve Rusya şekil verecek, onu da göreceğiz. Rusya, Suudiler, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar 50 milyar doları Erdoğan’a seçim için veriyor. Bir çatışmaya girişip paraları uçursun diye değil. Bu arada gelen paralar nereye uçuyor, onun da seçim sonrası göreceğiz.
Ege’nin iki yakasındaki kardeşlik, bölgelerine huzur getirdiği kadar, ülkelerine de barış ve ikili ilişkilerde dostluk gelişimine büyük katkı yapmaktadır. Suyun iki yakasında, konuşmadığı zaman o insanların hepsi bizim insanımız gibi, ayırt etmek zor, ne orada ne burada. Orada bana saati soran oldu, derken kusura bakma buralı sandım dedi. Memnun oldum.
Bir fark var ki, fark var ki, suyun öte tarafında insanlar günlük yaşamında mutlu ve güler yüzlü. Bu güler yüz, bize Ege insanının, İzmir’de her zaman var olan gülen yüzünü anımsatıyor. Daha yazacak çok anı var…
Suyun bu tarafındaki açı gerçek ise, Batı’nın demokrasi kültürü yerine Orta Doğu’nun hukuk dışı uygulamalarla yönetime çökme, muhalefeti sindirme yöntemi maalesef hala güzel Akdeniz ülkesinde geçerli…